AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’la Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye uçarken, Zigetvar seferinde vefat eden Kanuni Sultan Süleyman hakkında konuşuyoruz. Malum ‘muhteşem tartışma’ya teğet geçerek “Biz uçakla yoruluyoruz, at sırtında buralara gelmek ne demek” derken, birkaç yıl önce eski cumhurbaşkanı Pal Schmidt’le yaptığı konuşmayı anlattı. Prensip olarak devlet ve hükümet başkanları dışında kimseyi kabul etmediğini söyledi. Sonra, “Sizi Osmanlı’ya saygımdan görmek istedim. Çünkü Osmalı burada 150 yıl kaldı ama ne dilimize, ne de dinimize dokundu” dedi.
Bu sırada Budapeşte Büyükelçisi Hasan Kemal Gür “Aynı sözleri İspanya Kralı Carlos’a da söyledi. İspanyol Büyükelçi bana hayranlıkla anlattı bunu” diye söze girdi.
“İşte bunun için Türkiye’nin Avrupalılığı’nı sorgulamanın cehalet olduğunu söylüyorum” dedi, “Türkiye aynı zamanda hem Asya, hem Karadeniz, hem de Akdeniz ülkesidir. Ve bunlardan biri için diğerinden feragat etme lüksü yoktur.”
Bağış, Türkiye’nin ‘yok’ saydığı Kıbrıs Rum Yönetimi Dönem Başkanlığı sürecini ve 1 Ocak’ta başlayacak İrlanda Dönem Başkanlığı ile birlikte AB sürecinde atılacak adımları şöyle anlattı:
-Hristofyas KKTC’den borç alabilir: Rum Yönetimi, sözde AB Başkanlığı boyunca ekonomik krizden kurtulmak için borç peşinde koştu. Ancak sonunda iflasını ilan etmek zorunda kaldı. Düşene vurmak bize yakışmaz. Hristofyas istesin, Türkiye IMF’ye 5 milyar dolar verdiği gibi onlara da verir. Bunun için KKTC liderlerine başvurması yeterli. Muhatapları onlar. Umarım AB de herhalde Rumları almakla ne yaptıklarının farkına bir kez daha varmıştır.
-Vizede top AB’de: Türkiye, sözde dönem başkanlığı boyunca Rumlarla ilişki kurmadı ama süreci de durdurmadı. İlk kez ‘pozitif gündem’ diye bir süreç başlattık ve 8 başlığı çalıştık, 3 fasılda 4 ayrı kapanış kriterlerini sağladık. Bunu Stefan Füle açıkladı. AB, Türkiye ile vize muafiyetlerini görüşme yetkisi verdi. Biz de, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen kaçak göçmenleri geri kabul anlaşmasını paraf ettik. AB Türkiye vatandaşlarına vizeyi kaldırdığı gün, geri kabul anlaşmasına imza atacağız. AB üstüne düşenleri yapmıyor. AB bizim ‘Oflu Hoca’ gibi. ‘Dediğimi yap, yaptığımı yapma’ diyor.
-İrlanda iyi niyetli: Rum dönemi boyunca İrlanda dönem başkanlığını devralmış gibi çalıştık. İrlanda iyi niyetli ama yetmez. Örneğin 5 faslın açılmasını engelleyen Fransa en az 2’sinden engeli kaldırmalı. Rumların tek taraflı engellediği enerji gibi 6 fasıl açılmalı.
-Tarih versinler 2.5 yılda üye oluruz: Son 5 dönem başkanlığı boyunca Türkiye ile müzakerelerde hiç başlık açılmadı. Ama bu Türkiye’yi durdurdu mu, hayır. Türkiye ekonomisi rekor büyüme gösterdi, demokratikleşti, petrol ve doğalgazda Avrupa’nın enerji koridoru oldu. Aklı başında AB yetkilileri samimi ortamlarda Türkiye’nin tam üyeliği için 2.5 yıl öngörüyorlar. Yani 2015... Türkiye zaten şu anda AB müktesebatının yüzde 60’ını sağlamış. Ama biz, sınava bile son gece çalışan milletiz. Bize net tarih versinler, yetiştiririz. Türkiye’deki anketlere göre, halkımız bugün AB üyeliğine destek veriyor ama TL’yi bırakıp Euro’ya geçelim dediğinizde ‘hayır’ diyor.
-Avrupa’nın gelecekteki lideri Almanya değil İngiltere’dir: Türkiye’nin üyeliği için 2025 tarihini telaffuz edenler yanılıyor. Ne Türkiye’nin o kadar bekleyecek sabrı, ne de AB’nin Türkiye’siz zaman geçirme lüksü var. Almanya bugün AB’yi sırtlıyor. Ama nereye kadar taşıyabilir. Almanya’da yaş ortalaması 45, Türkiye’de ise 29...
Aslında 2050 Avrupası’nın lideri İngiltere’dir. Almanya sanayide iyidir ama Londra finans merkezidir. Sanayi ise elektronik teknolojiye evriliyor, merkezi başka ülkelere kayıyor. Ama finans merkezi taşınmıyor. Türkiye Avrupa’nın geleceğini ve ülkelerin değişen rollerini hesaplıyor. AB ülkeleri de Türkiye’nin geleceğini ve rolünü görmeliler.
-İki halkalı Avrupa’da yerimiz ilk halka olmalı: Daha önce Türkiye’ye ‘imtiyazlı ortaklık’ öneriyorlardı. Ekonomik krizden sonra, Euro bölgesi dışındaki üyelerin ayrılacağı ‘iki vitesli, iki halkalı AB’ konuşulmaya başlandı. Bunun başını İngiltere çekiyor. Bu konu netleşsin, biz burada İngiltere’nin, İsveç’in hangi halkada olduğuna bakarız. AB’nin sorunu vizyoner liderlerinin olmaması. Herkes kendi ülkesinde gelecek seçimlere bakıyor.
-Erdoğan’ın mesajının önemi: AB bir Hıristiyan birliğidir sözü doğru değil. AB ülkelerinde 30 milyonu Müslüman, 100 milyona yakın farklı dinlerden insan yaşıyor. Türkiye, Avrupa’nın bilinç altına üç kelimeyle işlenmiş: Büyük, fakir, Müslüman. Ama artık büyüklük AB’nin de yararına. Hem genç nüfus, hem büyüyen ekonomi, hem de satın alma gücü olarak. Çünkü artık fakir bir ülke olmaktan çıktık. Müslüman olmamız da bugün avantaj sağlıyor. Bakın, Fransa’da varoşları ateşe verenler Faslı, Cezayirli göçmenler değildi, onların 3. kuşak Fransa’da doğan, büyüyen, Fransız okullarında okuyan çocuklarıydı. Aynı şekilde İngiltere’de olaylara karışanlar Pakistanlı değil, İngiltere’de doğan büyüyen 3. kuşaktı. ABD’de 11 Eylül saldırılarını yapanlar Avrupa’da eğitim görmüştü. AB şuna karar vermeli, Müslüman gençlerin çarpık Bin Ladin mesajını mı almalarını istiyor, ‘inadına demokrasi’ diyen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın mesajlarını mı?