Bir hanımefendi çıkıyor, cari tartışmalarla ilgili fikir beyanında bulunuyor.
Bu hanımefendinin kimliği, kökeni, aidiyeti, mensubiyeti önemli değil.
Eşit bir yurttaş olarak söz alıyor...
Konu, Cumhurbaşkanlığı sistemi...
Görüşlerini açıklıyor.
Diyor ki, “Parlamenter sistemden çok çektik. Cumhurbaşkanlığı sistemi olsun...”
Bunu diyemez mi?
Parlamenter sistemin “kötülüklerini” (kendince) dile getiremez mi? Cumhurbaşkanlığı sistemini talep edemez mi?
Siz de (muarızlarından söz ediyorum), varsa karşı düşüncelerinizi dile getirirsiniz, parlamenter sistemin daha şahane olduğunu söylersiniz.
Hayır, öyle yapmıyorlar.
Cumhuriyettin girip laiklikten çıkıyorlar...
Peşi sıra, içinde “Kızıl Sultan”, “duyun-u umumiye”, “senin deden bir diktatördü”, “saltanat özlemi” geçen yığınla hakaret cümlesi. Yakası açılmadık yığınla küfür...
Kimse, “Dedem padişahtı. Ben saltanat istiyorum. Cumhuriyet yıkılsın. Laiklik kaldırılsın!” demiyor.
Denilen sadece şu: “Parlamenter sistemden çok çektik...”
Çekmedik mi?
Çok sevdiğinizi söylediğiniz ve neredeyse “Norveç geçmişi” muamelesi yaptığınız parlamenter sisteminizin yarısı sıkıyönetimlerle, olağanüstü hal uygulamalarıyla, iç savaşla, “sağ-sol kavgası”yla geçmedi mi? 67 yıla üç “konvansiyonel darbe”, bir “post-modern darbe”, bir de “Fetullahçı darbe” sığdırmadınız mı? 22 “darbe girişimi” yaşatmadınız mı? Sayısız muhtıra verdirmediniz mi?
Bir Başbakan, iki Bakan asmadınız mı?
Parlamentodan yüzlerce “idam kararı” çıkartmadınız mı?
Film yasağı, dergi-kitap yasağı, kıyafet yasağı, ibadet yasağı, eğitim yasağı, dil yasağı, şarkı-türkü yasağı ha keza... Parlamenter sisteminizin alamet-i farikalarıydı...
Kısacası, beceremediniz, yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.
Bu gerçekleri duymak niçin hoşunuza gitmiyor?
Hayır, ille pislik yapacaklar.
İlk pislik girişimi, Hürriyet gazetesinin bir yazarından geldi. Hakaretlerle süslediği yazısını, ahlaksızca tezviratla devam ettirdi. Efendim, parlamenter sistemden çok çektiğini söyleyen Padişah torunu cahilin tekiymiş. Padişah torununun konuşmasına değil, cehaletine itiraz ediyormuş.
Bunu diyen şahıs “duyun-u umumiye”nin ne olduğunu bilmiyor, sonra çıkıp “Senin deden, duyun-u umumiye, vs...” diye ahkâm kesiyor.
Bir diğeri, “Abdülhamit döneminde Napolyon ölmüştü ki” diyor.
Napolyon’u “Bonaparte”dan ibaret sanıyor.
Halk TV’de konuşan iki ahlaksızı saymıyorum bile... Onların hakkından “yargı” gelecek.
Konumuz, şimdilik, Hürriyet’in “cahil” aparatları...
Napolyon’u Bonaparte’den ibaret sayan Cahil Sultan, “Sen konuşamazsın... Ayaklar baş oldu... Artık Sultan benim. Arkamda 70 milyonun desteği var” filan gibi şuursuzca laflar ediyordu.
Patronunun garsonluğuyla taltif edilmiş türevi ise, “Bravo, nasıl koydun lafı” diye alkış tutuyordu.
İşte tam da bu yüzden gerekli Cumhurbaşkanlığı sistemi...
Bu ahlaksızlara karşı Cumhurbaşkanlığı sistemi...
Saltanatı yıkıldı... Yerine “bürokratik vesayet sistemi”ni ikame edenlerin saltanatı da yıkılacak. Artık Cahil Sultan’ların ve onların “hınk deyicisi” konumundaki utanmazların değil, milletin dediği olacak.
Bunu, milletin bir ferdi olarak konuşan Nilhan Osmanoğlu da söylüyor.
Hoşlansanız da olacak, hoşlanmasanız da olacak!
HAMİŞ
Hüseyin Karatayhoca 80 yaşında... Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı, “Sürgün Öğretmen” başta olmak üzere, pek çok kıymetle esere imza atmış Hüseyin Karatay hoca için bu akşam bir “vefa gecesi” düzenliyor. Adil Akkayonlu, Ahmet Sait Akçay, İsmail Söylemez ve fakir de konuşmacılar arasında. Bekleriz.