Bir adam, ölümün kol gezdiği topraklarda, kelle koltukta çalışıyor.Tüm refleksleri ister istemez hayatta kalmaya yönelik.Ama hisleri ve düşünceleri bulunduğu yerde değil memleketinde... Bayram gününü evinden uzak geçirdiği için ailesinin gönlünü yolladığı çiçekle almaya çalışıyor.. İnsan doğası gereği bencildir, hele tehlike altındaysa... Savaşta, yanındaki arkadaşına kurşun geldiğinde ilk tepkisi iyi ki bana gelmedi diye sevinmesi bundandır. Öğrenilen birşey değildir bu bencillik, iç güdüseldir daha çok... Darfur’da mülteci kampında büyüyen çocukların yardım kamyonu gediğinde az önce oyun oynarken arkadaş olduklarını unutup rakip haline gelmeleri de bundandır..
***
Baba olmak sadece lafla olmaz ya da biyolojik yakınlıkla da.... Her sevgi fedakarlık ister ama en fazla evlat sevgisi fedakarlık yaptırır insana...O zaman ekmek neredeyse kalkar gidersiniz, normal zamanlarda almayacağınız riskleri gönül rahatlığıyla alırsınız....
***
Anne olmak, eş olmak da kolay değildir aslında... Beklemek ve belirsizliktir insanın en çok canını sıkan...Kötü haberden korkarak, çalan her telefona hem umut hem de endişeyle uzanmak,uzak bir coğrafyada esir alınmış, ağır ithamlar yöneltilmiş eşiniz için dimdik ayakta durmak...
Gücünüz yettiğince her yere koşmak, haklılığınızı anlatmak, itiraz sesleri daha yüksek çıksın diye koşturmak, gördüğünüz tek bir vesikalık fotoğrafa ‘iyi ki hayatta’ diye sarınmak kolay değildir...
***
Suriye’de esir tutulan kameraman Cüneyt Ünal ve eşi Nuran Ünal’dan söz ediyorum... Çok zor günler, haftalar geçirdiler... Tam 88 gün boyunca ancak yaşayanların bilebileceği dertlere dayandılar...
Cüneyt Ünal’ı hiç tanımam ama bir savaşın ortasında olup da, uzakta olduğu için bayramı buruk geçirecek ailesine teselli olsun diye çiçek yollayan adam adam gibi adamdır... Bu hikaye mutlu sonla bitti, iyi ki de öyle oldu ama öyle olmayabilirdi...
Çalışanlarını birer sayı ve onlara ödenen maaşı maliyet tablosunda artı olarak gören tüm yöneticiler, bu hikayeden umarım payınızı düşeni almışsınızdır....