Kimse, köpeksiz köyde değneksiz dolaştığını düşünmesin!..
Kuvva, emperyalizmin önüne kemik attığı bekçi köpeklerine karşı kararlı duran bir “kurt”tur.
Sessizdir, izler, bekler, kulağının üstüne yatmış görünür, kim meydanı boş bulunca ne tür manevralara kalkışıyor, kim kiminle fikri-siyasi zina yapıyor bakar…
Eğer içinde ihanetin ateşiyle yaşıyorsan, devlet hareketlendiğinde değil, sessiz kalıp izlediğinde endişe edeceksin, çözüm, hep böyle günlerden sonra bir hayli gürültülü gelir.
İstanbul yalılarından birinde toplaşıp “Soros çocukları” korosunu oluşturduğunda bileceksin, o fotoğraf er-geç ortaya çıkar… Mesela…
Toplanın, “böyyük sermayeniz”, işbirlikçi siyasetçiniz ve bir b.ka yaramaz sanatçınızla, topunuz, Diyarbakır’da HDP’nin önünde oturan bir tek yüreği yanık ana etmezsiniz.
Ateşi ve ihaneti görmüş millet, dağlarda tek tek yanan ateştir aslında, gün olur 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi o ateş birleşir, tarih, o yangında yeniden çifte su verilmiş çelik kılıç gibi kadim toprağa saplanır.
İhanetin adamlarını kollamak
15 Temmuz ihanetinin dumanının tüttüğü Ekim 2016’da Hatay’dan gelen iddianameyi red amaçlı mahkeme kararında şöyle diyordu: FETÖ'nün terör örgütü olarak kabulü için Birleşmiş Milletler Daimi Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararının olması gerektiği…
Şimdi bakıyoruz, Ferhat Ünlü’nün olayın sıcaklığında “kamikaze” olarak nitelediği o kararın altındaki imza, Yargıtay’a kadar yükselmiş!..
Zamanında hakkında bu nedenle soruşturma açılmış bir yargı üyesinin kariyeri üzerinde tepinmeye niyetim yok, belki, hiçbir sorunu da yoktur. Yargıtay atama listesinin içinde mükemmel isimler de var.
Ama kurumsallaşmış emperyalist işbirlikçisi örgütle mücadele ediyoruz, alınan her kararın, özellikle genç kadrolara mesaj niteliği olduğu günler bugünler.
Mahkemelerin, “FETÖ’nün belediyeler imamı” diye adlandırılan, şahsı veya kumpas davalarının bir numaralı savcısının tahliyeleri de dikkat çekici…
Çok şükür, bu ülkede, 15 Temmuz’dan önce FETÖ-PDY ile mücadele amaçlı kurulmuş TAYDER diye bir STK ve başkanı Muhammed Gömük var, son tahliyelerin listesiyle Cumhurbaşkanlığı makamına başvurmuş, devletin meselenin üzerine gitmesini talep ediyor…
Eğer yargı içindeki kripto unsurların bu manevraları sürerse, milletin refleksi ne olur bilemem ama bildiğim bir tek gerçek var:Millet, yılanın aynı yerden başını çıkarmasına izin vermeyecek.
Hayal ettikleri “Erdoğan sonrası dönemi” yargı üzerinden “dizayn etmeyi” planlayanlar için haberim kötü: Hayallerinizle milletin gerçeği uyuşmuyor, kötü olur.
Cumhuriyet’in gerçek yargıç ve savcıları
Bu devlet, cumhuriyetin temel ilkelerine sadık, onun için canını ortaya koyan, cesaretini yüreğini sarmış Kuvva ruhundan alan yargıç ve savcıların omuzları üzerinde duruyor.
Onlar 15 Temmuz gecesi, daha bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın bile nerede olduğunun bilinmediği saatlerde hainler için soruşturma açmış, gözaltıları başlatmış kahramanlardır.
Yargının içindeki birkaç kriptonun manevralarına bakıp asla ensemi karartmam, bakarım, savcı Kurtuluş Tayanç Çalışır gibiler sistemin içinde varlıklarını koruyorlar mı…
FETÖ için Birleşmiş Milletler’den karar bekleyenlerin Yargıtay’a yükseltildiği bir dönemde, 17-25 Aralık öncesinden FETÖ ile mücadele etmiş ama nedense, bunun mükafatını oradan oraya gönderilmek ve tenzil-i rütbelerle yaşamış Çalışır gibi hukuk insanlarının vakur duruşudur, bu ülkeyi rahatlatan…
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün samimiyetle yürüttüğü büyük mücadeleyi ıskalayarak konuşacak değilim. Kararlı duruşu var. Önemli işler yapıyor.
Ama…
Devlet, son 25-30 yılda yargı, silahlı kuvvetler, hazine, maliye gibi “stratejik” kimlik taşıyan bürokrasisine giriş sınavlarının sorularının tamamının çalındığı gerçeğinden yola çıkarak hareket etmeli…