TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, katıldığı bir televizyon programında önceki Başkan Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki TFF ile alakalı olarak futbol gündemimizi sarsacak boyutta açıklamalarda bulundu. Açıkladığı konuların büyük bir bölümü zaten bilinen, konuşulan konulardı.
Avrupa Futbol Şampiyonası'nda harcanan 5.5 milyon Euro, turnuva biletlerinde yapılan yolsuzluklar, bir sponsora dönemin TFF başkanı tarafından yapılan ahlaksız teklif konuları vb. gibi konular ele alındı. Bunları daha önce gazeteci dostumuz Tahir Kum'un ağzından duymuş olsak da bir de TFF Başkanından dinlemek bizler için epey bir sarsıcı oldu.
TFF Başkanının konuşma üslubu, konuştuğu futbol sorunlarının çözümüne 12 kardeşi 300 yeğeni üzerinden yaklaşması, hesabını sadece Allah'a vereceğine dair söylemleri, kurumsal yaklaşımdan ziyade racon duruşu hiç de şık değil.
Yakışmıyor.
Geçmiş federasyonu sadece yolsuzluk, harcama, adamcılık üzerinden eleştiriyor olması da toplumsal beğeni amaçlı. Özellikle de hakemler üzerinden yaptığı eleştiriler tamamen tribüne yönelik. Bir yılda üst klasman hakemi yetişmeyeceğini dünya alem biliyor. Hacıosmanoğlu da yetişmiş hakem aramıyor zaten. Kendisi güvensin yeter!
Bu kriter tek başına elzem ve yeterli Hacıosmanoğlu için. Tıpkı televizyonda gördüğüm komik bir reklamdaki repliği duyuyor gibi oluyorum İbrahim Başkanı dinlerken. Reklamda, alışveriş yapan müşteri, satıcıya soruyor, "Satılan ürünün garantisi var mı?" diye. Satıcı da diyor ki, "Garantisi benim." Tıpkı Hacıosmanoğlu gibi. Ürünün, yani hakemin niteliğinin hiçbir önemi yok. Garantisi Hacıosmanoğlu!
"Böyle bir şey nerede olur?" derseniz "Afrika'nın ilkel kabilelerinde hakim bir anlayış olabilir" derim sizlere. Benim ne dediğim önemli değil. Kulüpler ya korkularından ya da kendi seviyeleri de bu olduğundan Hacıosmanoğlu'nun Türk Futboluna getirmiş olduğu bu yeni yaklaşım ve anlayış biçimi ile futbolun kronik sorunlarının çözülebileceğine inanıyorlar.
Bugünkü TFF yönetimine güvenlerini bildiriyorlar.
Ne diyelim.
Böyle başa böyle tarak.
İbrahim Başkanın özellikle hakemler ve kurullar konusunda yaptığı açıklamalarının dayanağı, bilgiler de son derece tartışmalı. Bence bu konuda başka uzmanlarla da mutlaka konuşmalı. Öz yeğenini TFF'ye Genel Sekreter, Avukatını TFF Başkan Vekili yapmak gibi hususlardaki açıklamalarını, sonradan izleyince kendisi de ciddi bulmayacaktır. Bir dahaki TFF Başkanının da bu noktalardan Hacıosmanoğlu'nu suçlamaya başlayacağına adım kadar eminim. Adamcılık sayı ile ölçülen bir şey değil.
Biri de bir.
Bini de.
Bunu Hacıosmanoğlu yaşayarak mutlaka öğrenecektir. Kaldı ki bu iki görev dışında onlarca benzer görevlendirme yeni TFF yönetimi tarafından yapıldı.
VAR MISINIZ?
Gelelim Hacıosmanoğlu tarafından yapılan açıklamalarda benim gördüğüm en önemli noktaya: Hacıosmanoğlu, 15 Temmuz darbe kalkışması gününe kadar FETÖ tarafından tehdit edildiğini, tehditlere boyun eğmediği için, FETÖ iltisaklı hakemlerin de sahada (Hacıosmanoğlu'nun başkan olduğu tarihlerde) Trabzonspor'u cezalandırdığını söyledi. Daha sonra da TFF Başkanı olduktan sonra UEFA Hakem Komitesi Başkanı Roberto Rosetti ile yaptığı bir konuşmayı açıkladı. Hacıosmanoğlu'nun anlattığına göre; Rosetti, "yetişmiş bazı hakemlerin" TFF ile ilişiğinin kesilmesi kararını tartışmaya açmak istemiş, Hacıosmanoğlu da (FETÖ ile bağlantılı) bu hakemlerin, Trabzonspor Başkanlığı döneminde kendisinin bizzat görüp yaşadığı kasıtlı tutum ve davranışlarına karşı duruşunu bir kez daha göstererek tartışmayı kapatmış. Hacıosmanoğlu'nun anlatımına göre bu konuşmada Cüneyt Çakır ismi de geçmiş. Ve esasen konunun tam da merkezinde Cüneyt Çakır varmış.
Değerli okurlarım Cüneyt Çakır, Hacıosmanoğlu tarafından izah edildiği üzere, söz konusu örgüt ile iltisaklı ise ve bu örgütün amaçları doğrultusunda hakemlik faaliyetini yürütmüş ise sıkıntı büyük. Sadece 12 Mayıs 2012 Süper Kupa Finali'ni hatırlayın. O maçın hakemi de Cüneyt Çakır'dı. Fenerbahçe'den Dia'ya gösterdiği ikinci sarı kart ile maçta fişi çekmiş, maçın berabere bitmesini sağlamış ve şampiyonu adeta tek başına belirlemişti. Aykut Kocaman bu konuyu pek çok kere gündeme getirmiş olsa da onu dinleyen olmamıştı. Burada yeniden bir polemik yaratmak istemiyorum. Ancak çok önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Aziz Yıldırım zamanında 12 Mayıs 2012 olayları ve futbolda FETÖ yapılanması ile ilgili iki ayrı suç duyurusunda bulunulmuştu.
Sıkı durun, özellikle 12 Mayıs 2012 olayları ile ilgili yapılan suç duyurusunda çok önemli bir iddiada bulunmuştu Aziz Yıldırım. "Maç sonrasında yaşanan büyük kitlesel olayların çıkabilmesinin tek ihtimali; maç sonunda Galatasaray'ın şampiyon olacağı bir skorla maçın bitmesidir. Maçın hakemi Cüneyt Çakır, maçın Galatasaray'ın şampiyon olacağı sonuçla bitmesini sağlamıştır." Galatasaray'ın şampiyonluğu ile biten maç sonrasında sahada çevik kuvvet polisinin başlattığı olaylar, saha dışına taşmış, polis çıkan olayları güçlükle bastırabilmişti. Bu maça ilişkin soruşturmada; maç sonundaki olayların FETÖ mensubu polisler tarafından planlandığı ve çıkarıldığı, amacının cezaevindeki Aziz Yıldırım ile çıkan olayları ilişkilendirmek ve Aziz Yıldırım ile arkadaşlarının ve özellikle de Fenerbahçe'nin ağır cezalar almalarını sağlamak olduğu delileri ile ortaya çıkmıştı. Maçtan önce dönemin Fenerbahçe Yöneticisi Yasemin Merçil'in örgüt lideri olduğu iddiasıyla FETÖ'cü bir savcı tarafından soruşturma başlatılmış, tüm Fenerbahçe tribün liderlerinin telefonları dinlenilmişti. Hatta cezaevindeki Aziz Yıldırım bile bu soruşturma kapsamında ortam dinlemesi ile dinlenilmişti.
Sonra...
Sonrasında 12 Mayıs 2012 maçı ile ilgili soruşturma sihirli bir el marifetiyle durduruldu ve kapatıldı. Oysaki dosyada tüm deliller toplanmış, sorumlular belirlenmişti. Son bir hatırlatma daha yapayım. Hacıosmanoğlu Cüneyt Çakır gerçeklerini anlatınca ilk anda aklıma bu konu geldi.
Ne diyeyim.
Şimdinin TFF Başkanı Hacıosmanoğlu'nun, Aziz Yıldırım tarafından 12 Mayıs 2012'de haykırılan gerçekleri bugün benzer şekilde anlatması Aziz Yıldırım tarafından Cüneyt Çakır ile ilgili ortaya atılan iddiaları kendi yaşadıkları ile ve gördükleriyle tekrarlaması ne kadar önemli. Anlatılanlar birbiriyle nasıl da örtüşüyor.
Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin daveti ile kabul ettiği, son iki sezonunun hakem hatalarının uzmanlarca araştırılması yönündeki konu, Hacıosmanoğlu'nun anlattıklarıyla benim için bir kat daha önemli hale gelmiş oluyor. Diyorum ki acaba FETÖ yapılanmasının en güçlü olduğu dönemden bugüne, TFF tarafından kurulacak bir komite, TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu tarafından FETÖ ile iltisaklı oldukları iddia edilen, hatta UEFA Hakem Komitesi Başkanı Rosetti ile Hacıosmanoğlu arasındaki konuşmaya malzeme olan hakemlerin yönettikleri maçlar bir bir incelense nasıl bir sonuç ortaya çıkar. Kaç şampiyonluk el değiştirir? Kimlerin, kimlerin yerine küme düşürüldüğü ortaya çıkar. Güzel olmaz mı? Bakarsınız belki devletimiz de bu konunun üzerine gider ve futbolda yaşanan güvensizlik ve tartışma ortamı sona erer. Ne dersiniz?
Var mısınız?