Sürekli “şiddet”ten, “baskı”dan, “devlet terörü”nden yakınan ama PKK terörünü (nedense) hiç görmeyen Oya Baydar hemşiremiz “kandırıldık” diyor.
Erdoğan, Oya Hanım’ı kandırmış...
FETÖ’nün açığa düşürülmesiyle sonuçlanan “operasyonlar süreci”nde yaşadığı “aydınlanma”, Oya Hanım’a, “Kandırıldık ama sor ki niye?” tadında açıklamalar yaptırıyor.
Niye kandırılmış?
Çünkü AKP “gerçek yüzünü” Oya Baydar’dan “ustaca” gizlemiş... (Muhalefet etme gereği duyduklarında “AK Parti”yi anında “AKP”ye dönüştürüyorlar, bu çocukça inatlaşmadan bile medet umuyorlar.)
Hayır, “yetmez ama evet” kampanyasına destek verdiği için değil, “AKP’nin gerçek yüzünü ve özünü doğru değerlendirememiş, özellikle Erdoğan faktörünü hesaba katamamış olduğu için” kandırıldığını düşünüyor.
Şunu mu demek istiyor acaba:
Hoca efendimizin “ölüleri mezardan kaldırıp oy kullandırın” dediği “yetmez ama evet” kampanyası doğruydu ama bu kampanyadan Erdoğan’ın yararlanması yanlıştı.
Bu durumda, şöyle bir “çıkarsama” yapmamız gerekiyor:
Oya Baydar, AKP’nin gerçek yüzünü ve özünü doğru değerlendirebilmiş, özellikle “Erdoğan faktörünü” hesaba katabilmiş olsaydı, “yetmez ama evet” kampanyasını desteklemeyecek, dolayısıyla referandumda “hayır” oyu kullanacaktı.
Böyle mi anlamalıyız?
Hayır...
Oya Baydar, 2010 referandumuyla murat edilen sonucu hâlâ destekliyor. “Sol mahalleye, ulusalcılara, demokrasiyi sadece kendileri için isteyen seçkincilere, istemezükçülüğü muhalefet sananlara ‘yetmez ama evet’in anlamını anlatmak mümkün değil” dediğine göre, referandumla birlikte ortaya çıkan “sonucu” savunuyor ve destekliyor. Yani, Oya Hanım “Erdoğan faktörünü” hesaba katmış/katabilmiş olsaydı da, referandumda “evet” oyu kullanacaktı.
İlginçtir, Oya Baydar’ın bugün de savunduğu “sonuç”, 7 Şubat MİT krizinden sonra AK Parti’nin şiddetli mukavemetiyle karşılanmıştı... Daha doğrusu, ilk “kandırıldık” itirafı AK Parti’den gelmişti.
O halde Oya Baydar bize ne anlatmaya çalışıyor?
Niçin “kandırıldığını” düşünüyor?
Hemen aklımıza şöyle bir ihtimal geliyor:
Oya Baydar, sadece “yetmez ama evet” kampanyasının bir iştirakçisi değil, aynı zamanda Erdoğan politikalarını destekleyen, hatta AK Parti’ye oy veren müfrit bir “taraftar”dı.
Böyle mi anlamalıyız?
Hayır, böyle de değilmiş... “Ben” diyor Oya Baydar, “AKP’ye hiçbir zaman oy vermedim, parti olarak desteklemedim. Sosyalist kökenimden, dünya görüşümden, kültürel kodlarımızın farklılığından tutun da ateist olmama kadar, bu çizgi ve ideolojiyle kan uyuşmazlığım var.”
Eee?
Ne oluyor o zaman?
Oy vermedin, hiçbir politikasını desteklemedin, ateist olman ve kültürel farklılıklarından dolayı hiçbir zaman taraftarlık yapmadın, üstelik bu çizgiyle “kan uyuşmazlığın” var...
Nasıl “kandırılmış” oluyorsun?
Murat Belge’nin “kandırılması” gibi bir şey mi bu?
Evet, tastamam öyle...
Baydar açık konuşamıyor, ben tercüme deyim sevabına:
Murat Belge de “yetmez ama evet” kampanyasının önde giden elemanlarından biriydi. Bu kampanyayla murat edilen sonuç ortadan kalkınca, yani 2010 referandumuyla “oluşturulan” ve FETÖ’ye hareket alanı açan “yargı düzeni” AK Parti tarafından “işlevsiz” hale getirilince, “kandırıldık” diye ortalara fırladı.
Belge de, Baydar da, gerçekten kandırıldıkları için değil, hoca efendileri “uzun adam bizi aldattı” dediği için “kandırıldıklarını” düşünüyor...
Hatta Hasan Cemal...
Hatta Altan biraderler ve tüm “Jurassic Park” sakinleri...
Hatta Perihan Mağden...
Bu arkadaşların desteklediği operasyon gazetesi, vaktiyle, Erdoğan için “Paşasının Başbakanı” diye bir manşet atmıştı.
Hepsi sırayla “Hoca efendisinin entelektüelleri” oldular.