EGE Üniversitesi Fen Fakültesi Uzay Bilimi ve Astronomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Renan Pekünlü, eğitim özgürlüğünü yok etmek ve anayasanın kişilere tanıdığı hak ve özgürlükleri ihlal etmekten dolayı suçlu bulundu ve cezaevine girdi.
Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü için üzgünüm. Keşke son dersi olmasaydı. Keşke öğrencilerine gelecekte dünyayı neler bekliyor, dünya nereye gidiyor, uzayın derinliklerinde bizi neler bekliyor, bunları anlatsaydı. Kendisini gelecekte dünyada söz sahibi güçlü bilim adamlarımızın yetişmesine adamış olsaydı. Ama olmadı. Hocamız dersi bıraktı, kapıya geçip öğrenciler derse türbanlı mı, türbansız mı giriyor derdine düştü. Bir bilim adamına yakışmayacak tavırlar sergiledi. Üniversite kapısından giriş yapan öğrencilerin fotoğraflarını çekmek ve onların derse girmesini engellemekle meşgul oldu. Yani insanların kafalarının içindekiler ile değil, dışındakiler ile meşgul oldu. İşte bu anlayıştan dolayı da ülkemizin sesini dünyaya duyuracak bilim adamları yetiştiremiyoruz.
Hocanın hapsine taraftar değilim
Herkes bilir ki bu satırların yazarı her zaman demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin yanında saf tutmuştur. Bundan sonra da tutmaya devam edecektir. Bir insanın özgürlüğünün kısıtlanmasını tasvip etmem mümkün değildir. Ama ya bir başkası diğer bir insanın özgürlüğünü ihlal ederse, hukuk buna nasıl bakmalıdır? Hocamız YÖK’ün kararına rağmen öğrencisinin öğrenim hakkını ve anayasal haklarını kullanmasını ihlal etmiş. Öğrencilerini derse almamış. Bu da yetmez gibi bir polis şefinin bir suçluya reva görmeyeceği tavırlar içine girmiş. Elinde fotoğraf makinesi ile türban avcılığına çıkmıştır. Şimdi taraflı tarafsız sormak isterim. Bu bir bilim adamına yakışan tavır mıdır? Her zaman özgürlüklerin yanında saf tutması beklenen bir profesör, anayasal özgürlükleri yok ediyor. Masum çocukların ahını alıyor, gözyaşını akıtıyor. Sonunda hukuk bir karar verdi. Bu yasakçı hoca; “Eğitim ve Öğretim hakkını engellediği” gerekçesiyle İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum edilerek, cezasının 4 ay 10 günlük infazını geçirmek üzere ağlayarak cezaevine girdi. Ağlatan ağlıyor ama doğrusu ben hocanın hapse girmesine taraftar değilim. Özgürlüklerin kısıtlanmasının yaptırımsız kalmasını da doğru bulmam. Hocamıza daha farklı cezalar verilebilirdi. Ama öğrenim özgürlüğü ihlal edilen öğrencilerin şikayeti üzerine hukuk böyle bir karar verdi.
Krizden en fazla faydalanan sorumludur
19 Mayıs 2012’de köşe yazımda konuya değinmiş, Ege Üniversitesinde Özgürlük ikliminin yok edilmesinin yanlışlığını dile getirmiştim. Hoca bizi dinlememekte ısrar etti. Aynı engellemelere devam etti. Ama o günkü konjonktürü iyi bilmek gerekir. Hocanın o süreçte oluşturduğu krizden kimler faydalandı ve kendisine prim topladı? Kimler bu krizin asıl sorumlusu olduğu halde, bu krizi çözen kahraman rolünü üstlendi? Bu kişilerin gelecek hedefleri nelerdi? Hoca özgürlükleri ihlal etmekten dolayı hapse girerken, kimler bu kriz üzerinden kendisine kariyer planı yaptı. Hoca’yı birileri kullanmış olabilir mi?
Ben tek suçlunun hoca olmadığına inanıyorum.