Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Telekom Arena’da yüz bine yakın insanla birlikte ‘’Bitsin bu hasret’’ çağrısına Fethullah Gülen Hocaefendi gözyaşları içerisinde son derece duygusal bir üslupla cevap verdi; ‘’Bunu hemen söyleyeyim: O, kendine yakışanı yaptı. Ricâl-i devletten daha başkaları da kendilerine yakışan o civanmertliği sergilediler.
Gittiğimde oraya, birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere zarar vermek suretiyle, idareyi zor durumda -yüzde bir ihtimalle- bırakacaklarsa şayet, Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı; ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için burada kalacak, yaşayacağım...”
Bu açıklamalarından anlıyoruz ki, Hocaefendi’nin Türkiye’ye ilişkin hala belli endişeleri var ve ülkedeki güzel çalışmaların zarar görmesine asla gönlü razı değil.
Hocaefendi’nin, bu son derece açık ve içten cevabı üzerinden ucu “fitne”ye uzanacak siyaset okuması yapmak isteyenleri şimdiden uyaralım. Boşuna heveslenmeyin, buradan Türkiye’nin kardeşliğine ve istikrarına halel getirecek bir sonuç çıkaramazsınız.
Biliyorum, her kritik olaydan fitne çıkarmaya hevesli olanlar, Hocaefendi’nin Başbakan Erdoğan’a karşı taktik bir hamle yaptığını ve çağrısını boşa çıkardığını anlatmak için yine kan ter içinde kalacaklar.
Çünkü onların, zihin yapıları “AK Parti-Cemaat kavgası” olarak kodladıkları fitne masalına ayarlı çalışmaktadır.
Nitekim, Erdoğan’ın Türkçe Olimpiyatlarında yüzbinlerle gönül köprüsü kurarak yaptığı içten çağrıyı, şeytanın bile akıl etmekte zorlanacağı bir üslupla,”Erdoğan, Fethullah Gülen Hareketi’ne büyük bir siyasi çalım attı” şeklinde yorumladılar.
Oysa Tayyip Erdoğan, siyasi hayatı boyunca milletle olan ilişkilerinde hiçbir zaman “siyasi hesap” içinde olmamıştır. Millete karşı her zaman, hasbi ve harbi bir davranış sergilediği için Tayyip Erdoğan pırıltılı bir liderdir, bir dünya lideridir.
Eğer Tayyip Erdoğan, “eski Türkiye”deki siyasi aktörlerin yaptığı gibi halka karşı rol yapan, küçük politik oyunlara itibar eden bir lider olsaydı, bir seçimlik ömrü olan mevsimlik politik bir figür olarak siyaset sahnesinden silinip giderdi.
***
Hocaefendi’nin cevabı üzerinden, “AK Parti cemaat kavgası” masalına malzeme üretmek isteyenleri anlamak mümkün. Çünkü onların beslendiği dünya, Türkiye’de sevgi ve kardeşlik ikliminin gelişmesine çok müsait değil. Dolayısıyla onlar, kendilerine yakışanı yapıyorlar.
Bir de, Hocaefendi’nin yıllardır oluşturmaya çalıştığı gönül ikliminin kıyısına köşesine sığınarak, bu gönül iklimini zehirlemeye çalışanlar var ki, doğrusu işte onları anlamak mümkün değil.
Biraz dramatik bir durum ama, Cemaat’e sığınarak serbest atış yapmayı meziyet addeden bazı marjinal kalemler, en hasbi duygularla “Bitsin bu hasret” çağrısını yapan, Hocaefendi’nin ifadesiyle “civanmertlik” gösteren Başbakan’ın sözlerini “gurbet güzellemesi” olarak tanımlamaktan çekinmiyorlar.
Daha da dramatik olanı, Hocaefendi’nin cevabındaki bazı ifadelerde tahrifat yaparak, marjinal yorumlar üretiyorlar.
Mesela şu cümleyi dikkatlerinize sunuyorum: “Mevcut durumda orası Başbakan Tayyip Erdoğan için güvenli olabilir ama benim gibi fakirler için henüz güvenli değil.” Hemen belirtelim, Hocaefendi’nin cevabında hiç böyle bir cümle yok. Bu, tamamen tahrifatla üretilmiş bir yorum.
Kısacası, marjinal yazarımız durumdan vazife çıkarıp, Hocaefendi’yi de aşarak, onun cevabında özü itibariyle Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiğine bizi ikna etmeye çalışıyor.
Açıkçası, bu bir cürettir, haddi aşmadır. Hocaefendi’yi de derinden yaralayacak bir yaklaşımdır.
Herkes bilmeli ki, bizim dünyamızda esas olan, gönüllere dokunmaktır, gönülleri kırmak değil.