Beşiktaş’ın ilk 15 dk’lık dilimde ürettiği gol girişimi sayısı 1. Anlaşılır bir durum. Karşıda Bülent Uygun klasiği “tedbirli” bir diziliş. Rakip Fernandes’e baskı yapmaya çalışıyor, Fernandes top almak için sürekli daha geriye geliyor. Fernandes rakip kaleden uzak kaldıkça takımın boyu kendiliğinden uzuyor, ofansif üretkenlik düşüyor, pas organizasyonları istenen verimde olmuyor.
İlaç her zamanki gibi duran toplar. Üst üste duran topların getirdiği baskı Elazığ’ı bunaltıyor, biraz daha ilerde oynamayı deniyorlar. Beşiktaş bu sayede, özellikle göbekten gol girişimleri üretir hale geliyor. Önceki maçlarda da gördüğümüz gibi, Beşiktaş’ın “hızlı hücum”da sorunu yok. Sorun, rakibe baskı kurması gereken anlarda “ofansif üretkenliği” tam sağlayamaması. Oysa hücumda çoğalmayı başarınca etkili oluyor Kartal. Demek ki takım olarak biraz daha önde oynama cesaretine ihtiyacı var. Özellikle de Şeref Bey’de. 1. yarı sonunda gol girişimi sayısı 8’e 3.
2. yarı başında yine duran top baskısı. Golün Necip’in akılcı vuruşuyla gelmesi ayrıca sevindirici. Skor avantajı rakibi istenen kıvama getirdi. Beşiktaş’ın hızlı hücum potansiyeli belirginlik kazandı. Kartal’ın 2. gole kadar ürettiği gol girişimi sayısı 7. İlk yarıyla kıyaslamak bile yeterli. Sonrası malum zaten. Sonuçta Beşiktaş’ın iyi görünen yanlarının bir kez daha teyidi anlamına gelen, ama eksik görünen yanlarını yine sınayamadığımız bir maç oldu. Beşiktaş iyimserlik aşılıyor, ama ilk yarıdaki görüntüden Samet Aybaba’nın kimi sonuçlar çıkaracağından eminim.
Bitirirken eklemeliyim: Quaresma konusunda Başkan Orman, Aybaba ve yöneticiler o kadar çok konuştu, akla gelebilecek o kadar çok şey söyledi ki artık ben de yoruldum. Görünen o ki Beşiktaş “yıldız yeme makinesi” olmayı sürdürecek. Sadece üzülüyorum. Ya şu Kapalı’nın hali? Ona bin kat üzülüyorum. Daha önce de sormuştum: “Kapalı ne diye pahalı?”