Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında öteden beri tekrarladığı “tek vatan, tek millet” sözüne karşı HDP eşbaşkanı ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ne yazık ki cahilane bir demagojiyle “Hitler de tek millet diyordu” diye itiraz etmiş. Son derece talihsiz bir açıklama. Millet ve Devlet kavramlarını siyaset bilimi ve sosyolojinin ortaya koyduğu anlamların dışında yorumlayarak ve “ırk” kavramını “millet”in yerine geçirerek kafaları karıştırmayı hedefleyen bu ucuz ırkçı siyaset ne 2014 Türkiye’sine, ne de insanlığın ulaştığı uygarlık aşamasına yakışıyor.
Demirtaş’ın ve ona bu lafları öğreten akıl hocalarının bilmesi gereken bazı gerçekler var: Millet politik bir varlıktır. Yani devleti olan topluluk millettir. Etnisite ise sosyo-kültürel bir oluşum... Milletin mono-etnik yapıda olması mümkün ama çoğunlukla multi-etnik yapıda karşımıza çıktığı bir vakıa. Bunun sebebi sosyolojik gelişmeyle ilgili. Şehirleşme ve ekonomik ilişkilerdeki gelişme farklı etnik grupları birbirleriyle yakınlaştırıyor ve daha kapsayıcı politik örgütlenmeler içinde buluşturuyor.
Türkiye’nin son bin yıllık tarihi içinde gerçekleşen hadise de bu. Milattan sonra 2014 yılında avcı-toplayıcı insan grupları pek kalmadı. Tarım toplumları bile nüfusun küçük bir yüzdesini oluşturuyor artık. Bu şehirlileşmiş sanayi toplumlarını soya dayalı ayrımlarla örgütlemek mümkün değil bugün. Dolayısıyla etnik milliyetçilik bir çıkmaz sokak... Boş bir hayal... İnananlarına ancak felaket getirebilecek bir siyaset...
Ne var ki bu basit gerçekleri dile getirerek etnik milliyetçilik gibi ilkel bir davanın peşine takılmış insanları bu yoldan vazgeçiremezsiniz. Çünkü ırkçılık özünde psikolojik bir sapma... bir saplantı... Bilgiyle, akıl yoluyla karşı çıkılıp alt edilmesi zor...
Bu ilkel siyasetin sürdürücüleri zaten saplantılarına yapay meşruiyetler bulabilmek için somut gerçekleri bile eğip bükmekte sakınca görmüyorlar. Mesela “Hitler de tekçiliği dayattı, milyonlarca kişi öldü” diyerek sözüm ona devlete gözdağı vermeye kalkışan Demirtaş, “Hitler Aryan milliyetçisi olduğu için” İkinci Dünya Savaşının çıktığını da ileri sürüyor...
HDP’nin cumhurbaşkanı adayı her şeyi mi yanlış bilmek veya ırkçı saplantılarla çarpıtmak zorunda? Bir defa Hitler’in savaştığı milletler de Aryan ırkındandı. Savaş iktisadi çelişkilerin ortaya çıkardığı politik bir sonuçtu. Nazilerin benimsediği Aryan milliyetçiliğinin ırkçı karakteri Yahudilere ve Çingenelere yönelik soykırıma yol açtı diyebilirsiniz... Ama İkinci Dünya Savaşının bununla ilgisi yok. Öyle olsaydı henüz Nazi ideolojisinin doğmamış olduğu dönemde Birinci Dünya Savaşının da çıkmaması gerekirdi.
Hitler’in ırkçılığı Türkiye’deki ezici çoğunluğun benimsediği millet anlayışına hiç benzemez. Toplumsal ve politik hadiselerin tamamını mensup olduğu soyun çıkarları ve ülküleri bakımından yorumlayan ilkel ideolojinin Türkiye’de bir benzerini arayanlar etnik milliyetçiliklere bakmak zorundalar.
Evet, Türkiye’de de vaktiyle milletin tarihî tabiatına aykırı bir millet anlayışı inşa edilmek istendiği, bu doğrultuda milleti oluşturan etnik kimliklerin yok sayıldığı bir hakikat. Ama çoktan terk edilmiş olan bu yanlış anlayışın hafızalardaki kötü hatıralarını istismar ederek bugünkü millet bütünlüğünü hedef alan bir siyaset yürütmek iyi niyetle telif edilemez.
Öte yandan, neredeyse her konuşmasında Türkiye’deki bütün etnik grupların adlarını teker teker sayan bir siyasetçinin tek millet derken etnik kimliklerin inkârını amaçladığını düşünmek haksızlık olur. Bazılarının etnik ayrışmayı körüklemekle suçladıkları Erdoğan’ın Kürt etnik milliyetçileri tarafından etnik kimliklerin inkârcısı diye itham ediliyor olması da tuhaf bir durum.
MHP’li siyasetçiler ve bazı ulusalcı aydınlar Erdoğan’ın “Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle... biz tek milletiz” şeklindeki sözlerinin etnik ayrışmayı teşvik ettiğini, etnik milliyetçiliklere cesaret verdiğini ileri sürüyorlar. Oysa milleti etnik kimliğe dayandırma hatası içinde değilseniz bu mantıksız bir suçlama. Çünkü milletin bir etnik kimlik olarak değil, politik ve kültürel müşterekleri olan bir topluluk olarak tanımlanması gerektiği görüşü Ziya Gökalp’ten bugüne milliyetçi düşünürlerin de dile getirdikleri doğru anlayıştır. Başbakan’ın ifadelerinde buna aykırılık yok. Yalnızca Türkiye’nin etnik kimliklerini sıralarken yanlış anlaşılmaya müsait bir ifadenin değiştirilmesi istenebilir:“Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle...” şeklinde milletimizi oluşturan etnik kimlikler sıralanırken “Türk” yerine “Türkmen” ifadesi kullanılırsa daha doğru olur. Çünkü Türk hem burada hem de dışarıda bu ülkedeki yaşayan insanların ortak adıdır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anlamına gelir. Birileri buna kendilerince başka bir anlam veriyor diye milletin ezici çoğunluğunun zihnindeki anlamından vazgeçmek gerekmiyor.