İngiltere’de bir hırsız, 4 aylık hamile ve 1 çocuk annesi bir kadınla eşinin evine girdi. Kıymetli her ne varsa toplayıp gitti.
Eğer bu kadarla kalmış olsaydı, sıradan bir 3. sayfa haberini, binlerce kilometre uzakta, konu etmezdim elbette.
Ama sonrasında medyaya bir mektup servis edildi. Mektubu yazan, evi soyulan hamile kadındı ve şunları yazmıştı: “Evimi soyan her kimse kendisine teşekkür ediyorum.
Televizyonumuzu aldığınız için teşekkürler,sayenizde daha çok sohbet eder olduk.
Çaldığınız tüm eşyaların ağlamama değecek kadar önemli olmadığını anlamama yardımcı oldunuz. Sonuçta ailemin başına bir şey gelmedi ve önemli olan da bu.
Çevremizde bizi seven, bize destek veren bunca insan olduğunu fark etmemize yardımcı olduğunuz için ayrıca teşekkürler...”
***
Müthiş bir mektup bu, hayran oldum tek kelimeyle... Keşke bu ülkede böyle bir mektubun haberini gazetelerde, televizyonlarda görebilsek... Çok mu önemli diyenlere bazı sorularım olacak:
Evin salonundan televizyonu, televizyondan dizileri kaldırın bakalım, ne hissedeceksiniz? Mektupta yok ama akıllı telefonlar ve internet bağlantılarını da kaldırın. Geriye konuşacak ne kadar konunuz kalıyor?
Bence herkesin bu sorunun üzerinde düşünmesi lazım...
Ama başına hırsızlık olayı gelenler, daha çok kahvede “Polis istese 5 dakikada bulur” muhabbeti yapar bizde.
***
Evlilik programlarına bakın, bir ömür geçirme arzusunu sahip olduğu emlak ve maaş ile anlatmaya çalışan adamlar.
Nadiren de olsa “Benim mazot parama bile yetmez” diye cevap veren kadınlar...
Çocukları karne ve sınav başarısı üzerinden değerlendiriyoruz. Yetişkinleri kariyer ve almayı başardıkları maaş, şirketin altlarına verdiği araba ya da cep telefonu modeliyle...
Dizilerdeki jönlerle mi yarışacak adamlar ve kadınların rol modeli hayalet karakterler mi olacak?
Özellikle İstanbul trafiğinde en hızlı arabayla en külüstür araba nereye gidecekse aynı sürede gitmiyor mu?
Eskiden televizyonu biz yönetirdik, şimdi televizyon bizim hayatımızı, saatlerimizi yönetir oldu.
Yemek saati, ev alışkanlıkları, misafirlik alışkanlıkları, alışveriş alışkanlıkları artık televizyona göre ayarlanıyor.
Daha acısı insanlar haber bültenlerini kalitesine göre değil seyredeceği dizinin yayınlandığı kanala göre seyrediyor.
Bu tablonun farkında olan var mı? Farkında olan varsa bu tabloya bakıp mutlu olan var mı?
***
Medya siyaseti yönlendirmeye çalışıyor, geçmişte yönlendirdi, vesaire, konuşup duruyoruz. Oysa asıl tehlikeli yönlendirme başka...
Akşam hiç konuşmadan dizi seyreden aileler, Ertesi günü ofiste arkadaşlarla dizi kritiği yapan insanlar haline gelmeye başladık. Sokakta değil oyun konsolu başında tüm çocuklar...
Hırsızlara teşekkür eder hale geldi insanlık, söylenecek başka laf kaldı mı?