Hindistan şu sıralarda Türkiye’nin gündeminde değil. Dünyada ilgimizi çekebilecek bambaşka sorunlar, bambaşka konular var. Suriye’nin geleceği, Mısır’ın istikrarı, Filistin’in üyeliği ve tabii ki Putin’in ziyareti yazmak için de, okumak için de, üstünde düşünmek için de çok daha cazip.
Üstelik Hindistan bizden binlerce kilometre uzakta. Görece istikrarlı bir ülke. Ne Türkiye, ne de dünya için tehdit arz ediyor. Elinde nükleer silahlar var ama herkes itidalle davranacağına inanıyor. Hindistan’a ilgi duyanlarımız da zaten ya mistisizmine ya da yoksulluğunun turistik değerine hayran.
***
Türkiye’de çok az insan Hindistan’ın potansiyelinin ve katma değerinin farkında. Aslında geçtiğimiz hafta orada bir konferansa katılmamış, Delhi Büyükelçimiz ve eski arkadaşım Burak Akçapar ile konuşmamış olsam, ben de bu kıta ülkesinin öneminin farkına varmazdım, 1.2 küsur milyar insanın yaşadığı bu ülkeyi en azından bugün yazmazdım.
Oysa Hint ekonomisi GSMH’ı göz önüne alındığında dünyanın 10’uncu, satın alma gücü açısından bakıldığında dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. Yoksulluk çok yaygın olmakla birlikte 100 milyonlarla ifade edilen bir orta sınıfa sahip. 1991’de gerçekleştirdikleri reformlardan sonra da kalkınma hızı rekor düzeylere ulaşmış.
Hindistan dünyanın 10’uncu büyük ihracatçısı unvanına elinde tutuyor. Askeri malzemenin de iyi bir alıcısı. Ama ne yazık ki Türkiye Hindistan’a çok az mal satıyor. Bu ülkeye olan ihracatımız sadece 765 milyon dolar düzeyinde. Belli ki Türk iş dünyası henüz Hindistan’ı keşfetmemiş. Keşfedenler ithalatçılar. Onlar Hindistan’dan yılda 6.5 milyar dolarlık mal alıyor.
Görünen o ki Başbakan Erdoğan’ın yanına büyük bir iş adamı grubu alıp bir kez daha buraya gelmesi ve onları Hindistan’ı keşfetmeye teşvik etmesi gerekiyor. Hindistan’ın ekonomik ve siyasi potansiyelinden bizim de yararlanmamız şart. Ülke yatırımcıları, ihracatçıları ve hatta üniversiteleri bekliyor.
Çoğumuz farkında olmasak da bu ülkede Türkiye’ye karşı ilgi büyük. Benim konuştuğum kanaat önderleri, iş insanları, akademisyenler ve diplomatlar Türkiye’nin artan küresel siyasi ağırlığını dikkatle izliyorlar.
Büyükelçi Akçapar’ın aktardığı anekdotlardan ve kendi gözlemlerimden bu ilginin etkiye tahvilinin mümkün olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Büyükelçilikteki etkinliklere katılımın düzeyi de bunun ispatı niteliğinde.
Hindistan ile Türkiye’nin her konuda anlaşması tabii ki mümkün değil. Bizim Pakistan ile olan özel ilişkimiz Keşmir sorununa bakışımızı belirliyor. Onlar da Kıbrıs konusunda bizimle aynı şekilde düşünmüyor. Ancak bu sorunlar zaman içinde ikili ilişkilerden arındırılmış. Her iki taraf da muhatabının nerede durduğunu biliyor, ona göre hareket ediyor.
***
Pakistan ile olan ilişkileri de Hindistan ile olan ilişkilere engel diye görmemeliyiz. Bizim Hindistan ile ilişkilerimizi geliştirmemiz Pakistan’ın aleyhine değil, lehine olur. Ayrıca Hindistan’da bağımsızlık sonrası yaşanan savaşa ve bölünmeye rağmen hala 200 milyon kadar Müslüman’ın yaşadığını da unutmayalım.
Bir de eğer gelecekte dünya siyasetini Asya jeopolitiği belirleyecekse, bu jeopolitiğin en önemli parametrelerinden biri olan Hindistan’ı şimdiden dikkate almamız şart. En az Çin kadar bu ülke de ilgiyi ve sempatiyi hak ediyor. Küresel oynamak için küresel düşünmeli, küresel aktörlerle işbirlikleri geliştirmeliyiz.