Hiç”in tasavvuf kültüründe bir karşılığı var. Nefsi “hiç” haline getirmek, bir terbiyevi süreç gerektiriyor.
Ama bir başkasına yönelik “Hiç” haline getirme tavrı, İslam’ın benimsemediği bir tavır.
Hükümet - Camia ilişkisinde gözlemlediğim “Hiçe indirgeme” tavrına işaret etmek istiyorum bugün.
Hocaefendi’nin mülakatına yansıyan görüntüye bakıldığında da, Camia tabanına intikal ettirilen söyleme bakıldığında da, Başbakan Erdoğan’ın yoğun biçimde küçümsendiği ve bitirildiği izlenimi ediniyorsunuz. Camia dünyasında üstüne çizgi çekilmiş bulunuyor Başbakan’ın.
Gerek Hocaefendi’nin Wall Street Jurnal ve BBC gibi uluslararası medyaya verdiği demeçler, gerek, Today’s Zaman gibi içerden yayın kuruluşlarının dışarıya taşıdığı Erdoğan’la ilgili negatif mesajlar ve gerekse, Hizmet’in farklı ülkelerdeki bağlılarının yaydığı bayağılaştırma çizgisi, uluslararası planda bir “meşruiyyet krizi” çıkarma hedefini ortaya koyuyor.
Buna karşılık veren belli lobi çevreleri ve Washington Post, New York Times gibi yayınlar da bulunuyor. Amerika’da ısrarla Obama’ya “NATO bile tehlikede, şu Erdoğan’a bir ders ver” çağrıları yapılıyor ve içerde Hizmet medyası bunları Türkiye’ye pazarlıyor.
Ama bu yetmez.
Tayyip Erdoğan’ı içerde bitirmek için bu yetmez.
Hala kamuoyu yoklamalarında Erdoğan’ın halkın yüzde 50 desteğine sahip olduğu sonuçları çıkıyor.
Geçtiğimiz cumartesi günü, Haliç Kongre Merkezi’nde, içinde her renkten muhafazakar temsilcilerin bulunduğu ortamda, Hükümet - camia geriliminde, muhafazakar camianın nerede durduğunu bizzat gözlemledim. Evet, çok açık ki, Erdoğan’ın arkasında çok çok geniş bir muhafazakar toplum desteği var. Yapılan konuşmalar, aynı zamanda muhafazakar toplum kesimlerinin, yaşanan gerilimde Hizmet camiasına çok mesafeli durduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Yani Hizmet camiası son gerilimde sadece Tayyip Erdoğan’la problemli hale gelmemiş, çok geniş bir muhafazakar dünya ile de ayrı dünyalara düşmüş.
Ne olacak bu ilişkiler yarın?
Camia, Erdoğan’ı seçimlerde de “Hiç”lemek gibi bir yola girecek muhtemelen.
Nasıl sonuç alınacağını, 30 Mart’ta göreceğiz.
Bence görülecek olan, Hizmet’in görmek istediği olmayacak.
Yani toplum Tayyip Erdoğan’ı “Hiç”e indirgemeyecek.
Evet o zaman ne olacak?
Bugün benimsenen dilin, yarınları da karartacağını unutmamak lazım. Ve diyelim, daha epeyce süre bu ülkede söz sahibi olacak bir Tayyip Erdoğan’la boğuşma yükünü kitlelere taşıtmamak lazım.
Peki şunu da soralım:
Acaba Hizmet hareketi “Hiç”e indirgenmeli mi?
Şu anda Hükümetin “paralel yapıyı tasfiye” gibi bir operasyonu yürüttüğü açık.
Acaba bu operasyon, tüm Hizmet hareketinin kökünün kazınması istikametinde mi seyretmektedir, ya da seyretmelidir?
Böyle bir yönelişi sağlıklı ve doğru bulmam, öncelikle bunu belirtmeliyim.
Anlıyorum, şu anda Hizmet sözcüleri, bir tür “kök kazıma” algılaması içinde hareket ediyor ve gerilimi en yüksek dozda sürdürerek, kıran kırana bir savaş iklimi içindeymiş görüntüsünü veriyor. Hükümet cenahından veya tabandan böyle bir savaş dilinin yansıtıldığı da bir vakıa.
Ama, Hizmet hareketinin yurt içinde - yurt dışında “pozitifler”inin ihmal edilmeyecek ölçüde olduğunu bizzat bu hükümetin en önde gelenlerinin, mesela sayın Başbakan’ın, sayın Arınç’ın ifade ettiklerini biliyoruz. Bence o sözler yanlış değildi. Hizmet camiasının içerde - dışarda, eğitime, yani insana yatırımı önemsiz değildi. Hükümetlerin, dışarda Türk okullarını korumaları yanlış değildi.
Tabii şu sorulabilir:
- Bu eğitim politikaları ve insana yatırım, hep paralel yapı oluşturacaksa onu ne yapmalı?
Türkiye’de devlet - toplum ilişkilerindeki problemli durumdan kaynaklanan, böyle “paralel yapı” arayışları her zaman ve çok farklı toplum kesimleri nezdinde olagelmiştir. Burada toslaşmanın, muhafazakar bir siyasi kadro ile muhafazakar bir sivil toplum yapılanması arasında ortaya çıkması işin en dramatik yanıdır. Her iki yapının birbiriyle uzlaşma dili bulamaması ayrıca dramatiktir.
Türkiye bugüne kadar birbirini “Hiçe indirgeyen” onlarca operasyona tanık olmuştur.
Diyorum ki bir “Basiret” gösterilmeli ve bu çıkmaz yoldan çıkış mümkün hale getirilmelidir.
AÇIKLAMA: [email protected] adresi kullanılarak benim adıma muhtelif yerlere elektronik postalar gönderildiğini öğrenmiş bulunuyorum. Söz konusu e-mail adresi şahsıma ait değildir. [email protected] ve [email protected] adresleri haricinde herhangi bir elektronik posta adresi kullanmamaktayım. Okuyucularımın bilgisine...