Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca kitaplarını tavsiye etti hani, Mustafa Kutlu... İşte o muhteşem insanla sohbet etme şansına sahip olmuş biriyim. Hem de bir kez değil, epeyce...
Yine bir gün Dergah Yayınları’nda dizimizi kırmış Kutlu’yu dinliyorduk, bir kaç güzel insanla daha. Dedi ki “Ben görmem belki ama çok da uzak olmayacak göreceksiniz bak, size yetişecek. İnsanoğlu yeniden torağa dönecek. Ekip biçecek. Fıtri olan bu çünkü.”
Hikayeleri de buram buram toprak kokar Kutlu’nun. Kalbin Sesi ve Toprağa Dönüş adında bir de kitabı vardır, okuyun derim.
O gerçek bir şeyden, bir zorunluluktan bahsediyordu. Şehirli orta sınıfın geçici heveslerine karşılık gelen bir modadan değil. Toprak meselesi ciddi bir meseleydi yani. Senin benim bahçeli ev hayalimiz, saksıda domatesimiz biberimiz değil. Üretim biçiminin ve dolayısıyla cari düzenin değişeceğini söylüyordu.
Sağlık Bakanı Kutlu’nun kitaplarını tavsiye edince o günkü konuşma geldi aklıma. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, evet ama nasıl olacak?
Kovit-19 tehdidi karşısında insanlığın yaşadığı acziyet, büyük bir değişimin eşiğinde olduğumuzu düşündürtüyor. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılacağını söyleyenler var. Büyük bir ekonomik buhranın kapıda olduğu, küresel kapitalizmin sonunun geldiği, komünizmden sonra neo liberalizmin de kendini tükettiğini iddia edenler...
İki kutuplu dünyanın ihraç ettiği mega ideolojileri vardı, tükendi. Tek kutuplu dünyanın demokrasi ve refah ihracı söyleminin palavra olduğunu anlamak uzun sürmedi. Ve artık büyük kapışmanın ulus devletler ve küresel sermaye arasında yaşandığı söyleniyor.
Kovit-19 sonrası dünya bu iki gücün kozlarını paylaştığı bir dünya olacak.
Çok az kişi ütopya, daha çoğu distopya yazıyor.
Biz mi? Kendinize sorun bakalım, ne düşünüyorsunuz? Belki tekil olarak bizim hissettiğimiz, ya da düşündüğümüz bu dönüşümün künhünü izaha yetmez ama dönüşümü tetikleyen şey tam da bizim hissettiğimiz şeydir. Bize nimet olarak verilmiş dünyanın tüm dengesini bozduğumuzu ve dünyayı yaratılışına uygun kullanmadığımızı biliyoruz artık.
Sünnetullaha karşı birer seri katil gibi yaşıyoruz. Topraktan uzaklaştıkça insanlıktan da uzaklaşıyoruz.
Küresel ısınma diyor bilim insanları, dünyanın sonunu getirebilir. Ya çok radikal önlemler alacağız ya da çocuklarımıza bizim asla yaşamak istemeyeceğimiz bir dünya bırakacağız.
Her akşam ülkelerin Kovit-19 tablolarına bakıyoruz; nerede ne kadar vaka var, ölü sayısı kaç oldu? Skorlar üzerinden pik yapacağı zamanı, grafikteki seyrin ne zaman yataylaşacağını tahmin etmeye çalışıyoruz.
Doğal olarak en çok kendi ülkemizle ilgiliyiz.
Ancak Kovit-19 öyle bir vasat oluşturdu ki dünyanın yeniden eski haline gelmesi için virüsün her yerden temizlenmiş olması gerek. Küresel salgın düzeni böyle bir şey çünkü. Her yer temiz değilse güvende değilsin.
Al sana “komşun açken tok yatma öğüdü” işte.
Her şey sınanıyor gördüğünüz gibi.
Dünya herkese yetecek kadar nimetle dolu hala. Daha fazlasını da doyurabilir mutlaka. Ama kainattaki düzenin, Allah’ın kanunlarının, ülkelerin sınırlarından, ordularından, silahlarından, nükleer enerjiden, petrolden, doğal gazdan daha değerli olduğunu idrak etmedikçe sahip olduğumuz her şeyi kaybedeceğimiz bir boşluğa doğru çekiliyoruz.
Ne diyordu Mustafa Kutlu “Kapitalizm sadece iktisadi bir sistem değildir, itikadi bir meseledir. (...) Toprağa dönüş sırat-i müstakime ulaşmaktır.”