Bazıları “Nasıl oluyor da ses kayıtlarına rağmen inanmıyorlar?” diye bizlere şaşıyor; ben ise bazılarının nasıl oluyor da işittikleri her şeye hemen inandıklarına şaşıyorum...
Şaşıyorum, çünkü Tayyip Erdoğan gibi birinin, oğlunu ve kızını da işin içine karıştırarak, kişisel zenginleşmek için, hangi ad altında olursa olsun Beytülmâl’e el uzatacağına, hırsızlık malını evinde, başka yerlerde, içerideki veya dışarıdaki bankalarda istif edeceğine inanmıyorum...
Kayıt altına alınmış seslerini onların seslerine benzettiğim halde inanmıyorum... Yarın, o seslerin ‘montaj’ olmadığına dair bir rapor da çıksa yine inanmakta zorlanırım...
Tayyip Erdoğangibi birinin kendisine ait olmayan bir paraya tamah edeceğine asla inanmam. Diyelim, baskı altında tutulduğu, zorlandığı için veya herhangi bir başka sebeple böyle bir yola başvurması gerekse bile, kendi oğlu ile kızını yanlışlığına bulaştırmayacağını bilirim...
İsterseniz ‘saf’ deyin bana, isterseniz başka bir sıfat takın; bu tavrımın değişeceğini sanmıyorum.
Komplocuların hesaba katmadığı da benim gibilerin işte bu tavrı. İşittiğimiz her olumsuzluğa, günahı çağrıştıran her dedikoduya inanıvereceğimizi sanıyorlar; bir-iki küçük denemeden sonra bu keskin tavrımız yine de devam edince, bu defa, aklımızı mutlaka çelmeye yarayacağını sandıkları daha büyük ve abartılı denemelere başvuruyorlar. 3,5 milyon Euroluk bir görüntünün üzerine “Vay be” çığlığıyla atlanılmadığı gerçeğiyle karşılaşınca 800 milyon Euroluk bir iddia içeren kayıtları ortalığa saçmalarının sebebi bu.
Daha beter inanılmaz oluyorlar...
Para ile ilgili iddialara inanmadığım gibi, binlerce kişinin telefonlarına kulak vererek insanların özel hayatlarını şantaj ve gözdağı amacıyla didik didik ettikleri anlaşılan insanların bir dini cemaatin müntesipleri olduğuna da inanmıyorum.
En mahrem vakitlerin geçirildiği mekânlara kameralar yerleştirilmiş... Devletin tepe noktalarında yer alan insanların konuşmaları 7/24 dinlenmiş... Görüntüler ve ses kayıtları herkes görsün dinlesin diye internete konulmuş...
Gerçek bunlar; ancak bu işi yapanların bir dini cemaatle irtibatlı, bir din âliminden emir ve talimat alan insanlar olduğu doğru değil... Doğru olamaz...
Kendilerine talimat verdiği söylenen din âlimi baştan beri “Bu işin içinde biz yokuz; yapanları bulun ve cezalandırın” deyip durmuyor mu? Muhatabına ulaştırmam için bana teslim ettiği mektupta da buna dair satırlar yok muydu?
Din âliminin yalan söyleyeceğine, dince yasaklanmış bir eyleme izin vereceğine asla inanmam ben...
Tayyip Erdoğangibi biri harama el uzatmaz; diyelim Şeytan’a uydu, onun gibi biri, günahına çoluğunu çocuğunu ortak etmez...
Fethullah Gülengibi bir din âlimi de, Kur’an’ın ‘başkalarının özeline burnunuzu sokmayınız’ anlamına gelen “Tecessüs etmeyiniz” (Hucûrat: 12) emrine muhalif hareket etmez; başkalarının özel hayatını dikizletmez, gizlice öğrenilenleri kem gözlerin önüne sunmaz, şantaj yapmaz ve yaptırmaz, gözdağı ve baskıyla sonuç almaya kalkışmaz...
O bunu yapmaya kalsa, yanında tek kişi kalmaz...
İnanan insan da sonuçta insandır ve günah işleyebilir; ancak işlenecek günahın da bir sınırı var...
Saf mıyım? Safım. Bağnaz mıyım? Evet, bu konuda bağnazım.