Dünyada bir sürü yerde futbol rekabeti son derece serttir. Rekabet serttir çünkü altında etnik yapı, yönetim sistemi ya da mezhep faktörü vardır. İspanya’da, Real Madrid zamanında diktatör Franco’nun desteklediği takımdır, Barselona cumhuriyetçilerin... İrlanda’da Celtic katolik kökenli taraftarların takımıdır, Glasgow Rangers protestan kökenlerin...
Arjantin’de River Plate-Boca Juniors rekabeti sınıf çatışmasına dayanır. Boca fakir mahallerin, Plate zengin mahallerin takımıdır. Rusya’da CSKA Moskova’nın kökeni askerlere, Spartak Moskova’nın kökeni sendikalara dayanır. Türkiye’de bunların hiçbiri yok ama tüm bunlardan daha beter bir düşmanlık var.
***
“3.sınıf mafya ağzıyla konuşan...”,”Seni Türkiye’de gömecek yer bulamazlar...”, “Yüzüme söylemez, söylemiş gibi olmak ayıptır”... Süper Lig takımlarının başkanları arasında geçen diyaloglar bu tırnak içersinde yer alanlar...
Ne spor dilini bu seviyeye indirenler utanıyor ne de bu tartışmaları iri puntolarla yazıp gündemde tutan medya... Bu ateşin en azından harı gitmezse bu sene futboldan çok taraftar şiddetini konuşacağız.
***
Çok değil iki sezon sonra futbol naklen yayın ihalesi yapılacak.Bu açıklamalarla mı artacak Türk futbolunun marka değerini, biri çıkıp söylesin. Bursa-Beşiktaş gerilimine başka şehir gerilimleri eklemenin Türkiye’ye ne faydası var?Inter Milan-Milan ya da Manchester United ya da City başkanlarının herhangi birinden rakibin renklerini sevmiyorum diye bir açıklama duymazsınız zira orada bilirler ki, en güçlü rakip aynı zamanda seni başarıya zorlayan bir motivasyon aracıdır.
***
Klasik Türk medyası fotoğrafıdır, her sezon başında kale çizgisi üzerinde bir top, bir gül fotoğrafı yayınlarlar, temiz futbol, küfür etmeyen taraftar isterler...
İmam-cemaat meselesidir bu işler biraz. Gelecek kuşaklar, bugün yaşanan tartışmalar ve o tartışmaların muhtemel sonucu olaylara bakarak “Hiç utanmanız yok mu sizin?” diye sorsa ne cevap vereceğiz?