İngiltere’de gazeteciler tutuklanıyor, RTÜK benzeri bir yapıyla gazetecilerin özgürlük alanı kısıtlanıyor; bizde birileri “Yok canım” diyorlar, “Bu bir efsane...”
Bunu İngiltere’de yerleşik bir gazeteci yapıyor, İngilizce çıkan bir gazetemiz de gülünç olma pahasına onun yazısını yabancı okurlarına sunuyor... Israrla...
Gelişen global olayları iki türlü okuyabilirsiniz: Her olay her ülkede kendi başına meydana geliyor ve orada kalıyordur... Ya da, bugün burada meydana gelen yarın başka bir ülkede de başgösterebilir...
Ben ikinci türde okuyanlardanım. Son onyıllarda Türkiye’de pişen bazı konuların doğumuzdaki ülkelere taşındığını, buna karşılık aynı dönemde batımızdaki ülkelerde meydana gelen gelişmelerin de bir süre sonra bizde arz-ı endam ettiğini düşünüyorum.
İngiltere’de ‘gelecek vaad eden politikacı’ gözüyle bakılan ve kendisini başbakanlığa hazırlayan Chris Huhne’nin başına gelen olay sözgelimi, gözümü pek çok bakımdan açtı. Adam koalisyon hükümetinde bakanlık koltuğunda oturuyor, mensup olduğu partinin genel başkanlığına oynuyordu. Şimdi hem bakanlıktan ve milletvekilliğinden oldu, hem de hapiste...
Onun başına bu derdi açan gözünün dışarıda oluşu... Bir başkası için boşadığı eşi, dertli olduğunu anlayan bir kadın gazeteciye, bakanın aslında matah bir insan olmadığını, sadece kendisini değil halkı da aldattığını bir örnekle anlatınca kıyamet koptu...
Politikacı bir yurtdışı seyahat dönüşü otomobiliyle evine giderken kırmızı ışıkta durmamış, ardından ceza gelince, daha önce kaybettiği puanlar yüzünden ehliyetinin alınacağını bildiğinden, kabahati eşinin üstlenmesini sağlamış...
Tam on yıl sonra, bir başka kadın için boşadığı eşi, “Bana baskıyla bunu yaptırdı” iddiasıyla ortaya atılıverdi.
Geçmiş olsun. Politik hayatı sona eren Huhne şimdi cezaevinde.
Eşi ne oldu, eşi? O da cezaevinde. Politikacıyı yargılayan mahkemenin yargıcı, oturumların birinde, “Siz de okumuş yazmış birisiniz, eşiniz politikacıysa siz de hükümete ekonomi danışmanlığı yaptınız; baskıya dayanamayıp suçu üstlendiğiniz savunması bana makul gelmiyor” deyiverdi. Kadın da şimdi cezaevinde...
Her ikisi sekizer ay hapis yatacaklar...
Çıkardığım çok sonuç var bu olaydan: Politikacıysanız gözünüz dışarıda olmayacak... Diyelim gözünüz kaydı, işi boşanmaya kadar vardırmayacaksınız... Boşanacaksanız, eşinizi mutsuz ve dolduruşa gelmeye hazır bir durumda terk etmeyeceksiniz... Hele ondan sonra eşinizin küçümsediği biriyle asla evlenmeyeceksiniz...
Daha önemli sonuç da şu: Geleceği parlak bir politikacının hayatını söndürecekseniz, yargının da içinde yer aldığı erkek-egemen siyasi yapının hışmına uğramayı da göze alacaksınız...
Mesleğimizi ilgilendiren olumsuz gelişmeyi unutmuş değilim: Rupert Murdoch’un adaya taşıdığı uygunsuz uygulamalar yüzünden İngiliz basını ciddi tehdit altında. Telefonları dinlenen, mahremiyetlerine tecavüz edilen ünlülerin bastırmasıyla özgürlük alanı daraltılıyor... Siyasi kadrolar, bunu kullanarak, parlamentoyu gazetecilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlayacak bir noktaya getirdiler.
Koalisyon ortakları arasında varılan ve anamuhalefetin (İşçi Partisi) desteklediği mutabakata göre, bizdeki RTÜK benzeri bir sürekli kurum oluşturuluyor yazılı basın için... Tâciz edilen kişilerin gönderdiği açıklamalar gazeteler adına kaleme alınacak özür yazılarıyla birlikte gazetenin en görünür yerinde yayımlanacak... Hakaret yüksek para cezalarına yol açacak...
İrlanda, Danimarka ve Macaristan’da yazılı basın için RTÜK benzeri bir kurum daha önce oluşturulmuş...
İngiltere’de gazeteciler kolayca tutuklanabiliyor zaten... Son birkaç ay içerisinde mahkemelerce tutuklanıp sonra kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan gazetecilerin sayısı iki elin parmaklarından fazla... Başta bizim ‘pop sosyolog’un kankisi Rebekah Brooks olmak üzere, neredeyse hepsi, mahkemenin aleyhlerine sonuçlanması korkusuyla yaşıyorlar...
Bazılarının ‘efsane’ olduğunu söylediği gerçekler bunlar...
Acaba orada yaşanan bir süre sonra bize de sirayet eder mi?
Etmesin diye burada uyarıp duruyorum ya...