Gözümdeki yaşı sildim ve “Hayır” dedim, merhametlilerin en merhametlisi ALLAH CC. “O her şeyi bilendir.” O’nun merhameti ve sevgisi karşısında bizim içimizin sızlaması nedir ki? Silkinmeli ve bu olaylardaki hikmeti aramalıyım, nedeni ve niçini...
Sadece Gazze’de, Suriye’de, Myanmar değil, dünyanın diğer coğrafyalarında da; yüzyıllardır yapılan oyun ve entrikalara, milletime ve dünyadaki güzel insanlara yapılan zulümlere karşı bu bir uyanış. ALLAH her şeyi zaten biliyor, artık bizim de görüp uyanma vaktimiz gelmedi mi?
Bu bir arınış; zalim ile mazlumun, haklı ile haksızın, samimi inananla samimiyetsizin, Hakka hizmet edenle şerre hizmet edenin, düşünenle düşünmeyenin ayrıştırıldığı bir arınış...
Kapalı kapılar ardında korkuyla gizli, saklı, nefret, kıskançlık ve intikam batağında, milli ve manevi değerlerini yitirmiş bir halde, aciz ve zelil bir şekilde kurdukları kumpaslarda boğuldukları bir uyanış. İlahi adaletten kaçılamayacağının hesap edilmediği, yaptıkları oyun ve zulümlerde daha da boğulacakları bir uyanış.
Bunlara uyanların, gıybet, dedikodu ve hak yemenin haram olduğunu, insani ve ahlaki hiçbir değerle bağdaşmadığını bile bile bu zulümlere göz yumanların ve hataya alet olmaktan geri durmayanların hesaba çekileceği ve “hiç düşünmez misin” diye sorulacağı bir uyanış... Ve gizledikleri tüm yalan ve iftiraların, güneşin dünyayı aydınlattığı gibi karanlık ve pis inlerinden çıkarılacağı bir uyanış. ‘Ne bileyim’, ‘bana ne’, ‘başkaları düşünsün’ diyenlerin ayıklanacağı bir uyanış...
‘Bilmiyordum’, ‘bilsem yapar mıydım’ diyenlerin sorguya çekileceği ve “hiç düşünmez misin?” diye sorulacağı bir uyanış.
Zulmü görüp üç kuruşluk dünya menfaati için zalimle birlikte olanların hesaba çekileceği bir uyanış.
Haklı olanın kaçmayıp imanıyla direnmesinin mükafatının verileceği bir uyanış...
Bu uyanış; dili, dini, ırkı her ne olursa olsun aklını ve mantığını kullanan, bu dünyanın vicdan sahibi insanları için bir uyanış, yurdumun güzel insanları için bir uyanış, yeni Türkiye için bir uyanış.
Bize düşen ne? Düşünmek... Haklı ile haksızı, zulmü yapanla zulme seyirci kalanı ayırt edip tedbirli ve temkinli davranarak hesap sormak, göz ardı etmek, eski tozlu sayfalarda kaldı.
O zaman...
Nefsiyle vahşi şekilde hareket eden insanların iki özelliği ön plandadır. Bu gibi zihniyetlere insanlık dersi vermekle zamanınızı harcamayın, anlamaz ve ilgilenmezler. Bunlar ancak iki şeyden çok korkarlar; canlarından bir de mallarından;
Bu nedenle...
-Bu zulmü yapan zihniyetleri ve zulme sessiz kalan yandaşlarını unutmayarak, cevabımızı sandıklarda bildirmek...
- “Siyonist” zihniyetlere ait markalardaki yiyecek ve içecekleri sofralarımızda bulundurmamak, onların şirketlerine ait markalardan giyinmemek. Din kardeşine, değilse insanlık kardeşine, silah sıkan kanlı ellere sermayeyi cebinizden çıkarıp vermek olur mu? Bu soruyla bu dünyada da öte alemde de yüzleşirsiniz, hiç düşünmez misin?
- Bu haksızlıklara dürüst ve mert bir şekilde karşı duran tüm insanları ve televizyon kanallarını gönlümüzde ayrı bir yere oturtmak ve unutmamak,
-Zulme sessiz kalan TV kanallarına devletin bazı kurumları neden hala reklam veriyor da zulme karşı sesini yükselten kanallara reklam verilmiyor diye sormak, bu haksızlığı gidermek...
- İş adamlarımızın ve halkımızın bu sisteme hizmet eden bankalardan hesaplarını çekip devlet bankalarına yönelmelerini sağlamak...
- Gerçek anlamda işlerliği olan bir İslam birliği oluşturmak,
Tek kişiyim diye sakın düşünme, ALLAH CC. haklının yanındadır ve başlattığımız bu mücadelemizde her bir din kardeşimiz veya insanlık kardeşimizin yan yana yürümesidir asıl olan. Düşünmez misin? Unutmayalım ki, bu sorudan ne dünyada ne ahirette kaçmak mümkün değil. Bu zulmü yapanlara karşı sen ne yaptın?
Enfâl Sûresi 73-74. âyetlerde ALLAH buyuruyor ki: “Nitekim küfre saplananlar (da) birbirleriyle dayanışma içindedirler. Ancak siz de böyle yapmadıkça yeryüzünde zorbalık ve büyük bir baskı hakim olacaktır. Hani o imanda sebat eden, zulüm diyarından göç eden, Allah yolunda var gücüyle çaba gösteren ve onlara kucak açıp yardım edenler var ya; onlar gerçek birer mü’mindirler. (Ve) onları engin bir bağış ve görkemli bir rızık beklemektedir.”
Peygamberimiz diyor ki: “Ümmetimden bir taife hak üzerine galip (ve İslâm’a yardımcı) olmaya devam edecektir. Onları terk eden, bu taifeye zarar veremeyecektir. Ta emr-i İlâhi gelinceye kadar onlar böylece (galip) olacaklardır.”
Cevap tefekkürde duvağını açtı.
Hiç düşünmez misin?
Bu bir UYANIŞ..