Silivri’ ile özdeşleşen davalardan yargılananların çoğu serbest bırakıldı. Kendileri, aileleri, onlara yakınlık duyanlar sevinçli. Nasıl sevinçli olmasınlar; aralarında beş, altı yıldır tutuklu yargılananlar var...
Geciken adalet gerçekten adalet olmaktan çıkıyor; özellikle de siyasi davalarda... Davaların görülmeye başlandığı dönemler ile hüküm verilen günler arasındaki ilgi ve heyecan farkı taban tabana zıt olabiliyor. Günümüz dünyasında beş yıl bir ömür demek...
‘Ergenekon’ ve ilintili davalar bu gerçeğin ete kemiğe bürünmüş hali: ‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor’ diye konuya yaklaşanlar, ‘Başka benzer ülkelerde çoktan sağlanmış Gladio-vari örgütün tasfiyesi nihayet bizde de gerçekleşiyor’ tespiti eşliğinde sürece umut bağlayanlar bile, hiç değilse büyük çoğunluğu, Silivri’yi boşaltan gelişmeye fazla itiraz etmiyor...
İtiraz eden ve direnen mahkemenin üyeleri “Neden böyle oldu?” sorusuna cevap ararlarsa, bunda en büyük payın kendilerine ait olduğunu anlayacaklardır. Uzadıkça uzayan davalar bıkkınlığa yol açtı; kişisel mağduriyet hikâyeleri devreye girince sürece destek iyice azaldı.
Böyle davaları bir yıldan fazla sürdürmemek gerekir. Bir yıl bile fazla...
Yargılamanın uzaması sebeplerini biliyoruz elbette. Hiç itiraz edilmeyecek kararlar verilebilsin diye kanıt arayışı... Tanık bulma derdi... Sanık sayısı çokluğu yüzünden ifadelerin zaman alması...
Zaten bunlar da davaların ele alınış biçimiyle ilgili sorunu ele veriyor: ‘Gladio’ benzeri bir örgütlenmeyi ve işlenmiş örgütsel suçları ortaya çıkarıp örgütün tasfiyesini sağlamak ile Türkiye’ye özgü siyasete müdahale girişimlerini cezalandırmak farklı süreçler olarak görülmeliydi.
İkisinin birbirine karıştırıldığı bir süreç yaşadık... Sonuç işte bu: Kafa karışıklığı... Aslında Ergenekon ve ilintili davalardan yargılananlar ‘beraat’ etmiş değiller; kiminin yargılanması devam ediyor; kimi hüküm giydi, hakkında Yargıtay’ın kararı bekleniyor... Biten yalnızca tutukluluk halleri... Yargı süreci sona erdiğinde, suçlu bulunurlarsa, yeniden cezaevine dönecekler...
Hemen hepsine yurtdışına çıkma yasağı ve her hafta karakola uğrama zorunluluğu konması, bazılarına elektronik kelepçe takılması bu yüzden...
Meclis’in son ‘demokratikleşme paketi’ içerisinde tutukluluk süresini beş yıla indiren bir madde var; serbest bırakılma o sayede gerçekleşti.
Yani, yargı süreci beş yılı aştığı için...
Tutukluluk hali on yıla indirildiğinde kamuoyunun üzerinde hassasiyetle durduğu bazı davalardan yargılananlar serbest kalmıştı; aynı hassasiyetle izlenen bazı davaların sanıkları da şimdi yararlandı yeni düzenlemeden...
Eli kanlı kâtillerin kendilerinden çok farklı durumdakiler için getirilmiş kolaylıklardan yararlanmaları yürekleri dağlıyor gerçekten... Yasa Meclis’te görüşülürken, keskin bir tavır konulup hassasiyetler gözetilebilirdi. Keşke gözetilseydi.
Unutulmaması gereken bir yanlışlık daha var: Askeri kimliği bulunan kişiler yargılanırken rütbelerin dikkate alınmaması... Askerlik mesleğinde üst-ast hiyerarşisinin belirleyiciği hiç önemsenmeden, aynı davada, ast rütbeliler orgenerallerle birlikte yargılandılar.
Sivil hayatta, memurlar, âmirlerinin yasalara aykırı emirlerine uymakla mükellef değildirler; oysa askerler için bu kural geçerli değildir.
Gereksiz yere sanık sayısı arttı, davalar uzadı.
Evlerine dönenlerle ilgili nihai karar sürecini kısaltmanın yolu aranmalı.