24 Haziran’dan çok önce başladı çalışma. 2013 yazında, Gezi sonrasında.
Beş yıl boyu Birleşik Haziran gibi oluşumlarla Gezi’yi yeniden toplamak için kâh yaz geceleri parklarda buluşuldu, kâh Oy ve Ötesi gibi imecelerle sorun sandık başı nöbete indirgendi.
Bütün tez, Erdoğan’ın sandıkta hile yaptığına dayanıyor.
Her seçimde aynı manipülasyonlara kanıyor, aynı plakalı araçtan sahte oy transfer edildiğine inanıyorlar ama içlerinden biri de çıkıp demiyor ki “AK Parti oy çalıyorsa CHP neden Ege’den, HDP Güneydoğu’dan birinci çıkıyor”.
***
Camdan bir fanusa kapatılmış gibiler. Bütünden yalıtılmış, gerçeklerden uzak.
İçinde yaşadıkları toplumun cahili oldukları halde yıllarca toplumun geri kalanını cahil diye aşağıladılar.
İşlemedikleri nefret suçu, gasp etmedikleri temel hak ve özgürlük kalmadığı halde “AK Parti’nin bir gün yaşam biçimimizi kısıtlama ihtimalinden endişe ediyoruz” diye diye ortalığı velveleye verdiler. Beslendikleri akademik çevreler, gazeteciler, yazarçizerler, siyasetçiler, anketçiler, mizahçılar tarafından mütemadiyen yanıltıldılar.
Hiçbir siyasi analizi sağlıklı olmayan, hiçbir öngörüsü tutmayan gazete yazarlarına bel bağladılar.
24 Haziran sonrası itiraf edildiği üzere“Erdoğan ikinci turda bile seçilemez” desin diye anketçilere para verip gönüllü kazıklandılar.
***
Fanusta temiz hava azaldıkça gerçeklikten kopuş arttı, yanlış bilgilere inanmak kolaylaştı.
İrtifa kaybı öyle çok oldu ki sonunda uçan mühre bile inandılar.
“Demokrasi sandıktan ibaret değildir” deyip seçmenlerini PKK ile bağının herkese ayan olduğu dönemde HDP’ye oy vermek için sandığa tıpış tıpış yolladılar.
Parlamenter sistemi geri getirmeyi vaat ettikleri bir dönemde CHP’den seçilmiş 15 parlamenteri “adet” değerine indirgeyerek iadeli taahhütlü İP’e postaladılar.
***
24 Haziran’a da öncekiler gibi “şaibe” ve “hile” kelimeleriyle efsunlanmış olarak girdiler yani.
CHP yöneticileri CHP’li seçmenleri, müşahitleri akşamdan tembihledi; “sakın ha AA’ya inanmayın, YSK’ya değil adil seçim platformuna güvenin, nın önünden ayrılmayın, oy çuvalların üzerinden kalkmayın”.
AA’yı, YSK’yı, TRT’yi yani devleti itham eden CHP’li yöneticilerin ve CHP adayının sözünü yasladığı yer “adil seçim platformu” adındaki önyargıdan mütevellit gelişmemiş bir taslaktı.
Platformun bileşenleri karşı ittifakın bileşenlerinden mütevellit ve haliyle son derece sübjektif bir motivasyona sahip. Lakin yine de “platform” seçim sonrası yetersiz ve hazırlıksız olduklarını itiraf edip özür diledi ama yanlış beyanların kaynağı CHP’li yetkililer ve aday İnce henüz üzüntü bildirmiş bile değil.
***
Muharrem İnce sandıklar daha yeni açılırken şaibe ve hile isnadını sürdürüyordu. Sonuçlar neredeyse netleşmişken ise Bülent Tezcan. Kurdukları sistem çökmüş, müşahitlerden gelen bilgiler AA’nın verileriyle örtüşüyorken bile “Erdoğan ve AK Parti kaybediyor, biz kazanıyoruz” diyordu.
Seçmenlerini bile isteye yanılttılar. İnsanları büyük bir beklentiye sokup, teyakkuza geçirdiler, perişan ettiler.
Kılıçdaroğlu iki gün sonra çıktı piyasaya. İnce ertesi gün. Sonrasında seçim yenilgisine dair gerçekçi bir tutum aldı ama gece boyu sesi çıkmadı, küçük de olsa bir açıklama bekleyen sevenlerini muhatap almadı. “Oyların peşindeydim” demişti meğer ailesiyle birlikte Sheraton Otel’in sekizinci katındaymış.
En doğrusu CHP PM Üyesi Erdal Aksünger’in dediği gibi aslında:
"Perde denildi, açıldı perde, perde denildi, kapandı perde. Ara çok uzundu ve kimse çıkmadı sahneye. (..) bence bahane uydurmaya gerek yok (..) Hata yaptığını söylemek büyük erdemlik olacaktır".