28 Şubat darbesi, adını o tarihte yapılan MGK’dan alıyor, ancak görsel hafızalara 24 gün önce, 4 Şubat 1997’de Ankara Sincan’da yürüyen tanklarla kazındı.
1997 Türkiyesi’nde internet gazeteler tarafından kullanılıyordu. O günlerde neler yapıldığı, konuşulduğu, 28 Şubat MGK’sına yönelik haberlerin nasıl üretildiği, sonra askerler tarafından nasıl kullanıldığını okumak mümkün. Ayrıca, ilerleyen yıllarda dönemin aktörlerinin ‘kahramanlıklarını’ anlattıkları kitaplar ve röportajlar da internette var. O günleri yaşamayan gençleri her şeyi öğrenebilecekleri kaynaklara sahip.
Sadece ‘tank’ konusunda bile, en azından, dönemin ‘iki numarası’ Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in, tankların yürütülmesini ‘Demokrasiye balans ayarı’ diye nitelediğini biliyorlar.
Ya da ‘gölge bir numara’ diye bilinen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın, Sincan’da tank yürütülmesinin bir ‘plan’ olduğunu anlattığı şu sözlerini: “Bu, böyle devam edemezdi. Genelkurmay’da Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal ve Çevik Bir paşalarla bir araya geldik. Ne yapacağımızı konuştuk. Hikmet Paşa, ‘Hükümetin bir şey yapacağı yok, bizim bir şey yapmamız lazım. Ben Genelkurmay Başkanı’nın da emrini alıp planlanmış bir program tahtında tatbikata katılacak tank birliklerini Sincan’dan geçirterek gönderirim’ dedi.”
Neymiş; Kara Kuvvetleri Komutanı, “Genelkurmay Başkanı’nın da iznini alarak tankları Sincan’dan geçiririm” demiş.
Bunların bilinmedik yanı yok değil mi?
Bazıları için öyle değil...
Örneğin, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı. Heybetli bir isim...
Dün mevcutlu olarak savcının karşısına çıkarılan Karadayı’nın ifadesini henüz bilmiyoruz, ancak TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun 28 Şubat Alt Komisyonu’nda sorulara verdiği cevapları biliyoruz:
‘Postmodern darbe’ ne demek?:“Postmodern darbe ifadesini kullanan (Çevik Bir) fevkalade aptalca bir ifade kullanmıştır. Hani bazı insanlar vardır, ileri çıkmak, önde görünmek şeyi...”
Batı Çalışma Grubu nedir?: “İsmini dahi ben tam net şey yapmıyorum. (Araya giren CHP’li üye imdada yetişip ve ‘Batı Çalışma Grubu diye bir grup yok’ deyince) Batı Çalışma Grubu diye bir grup yoktu. Ben bilemiyorum. Samimi söylüyorum bilemiyorum.”
Tanklar neden Sincan’da yürütüldü?:“Aslında bu tankların yürüyüşünden benim haberim yoktu. Sonra öğrendim ki tanklar oradan geçer ve Askerî Havaalanı var ya, oranın NATO’yla irtibatı olurmuş, zaman zaman oraya gider eğitim yaparlarmış. Tanklar o gün geç gitmiş. Biri arıza yapmış. Bana anlatılanı söylüyorum.”
Sorumluluk alanıyla ilgili ‘...miş’li konuşan bir Genelkurmay Başkanı... Türkiye’nin 10 yılını yutan sürecin sembol harekatının sorumluluğunu, ‘öne çıkma hırsına kapılmış aptalca laflar söyleyen’ astlarına yıkan bir Genelkurmay Başkanı...
Sözlerine de “85 yaşındayım...” diye başlamış. Bir ‘pir-i fani’yi sorguya çekmişler!..
Bir alıntı da terörle mücadele eden ordunun başındayken Kürtlere nasıl ilgi gösterdiğiyle ilgili: “Askerlere ‘yanınıza fazladan aspirin alın, operasyondan dönerken köylere bırakın’ emri verdim”...
Nasıl halkı kazanma fikri ama!..
Aspirin tedavisi...
Çevik Bir, cezaevinden “Patron oydu, onu da alın” diye bağırıyor.
Patronun ya hiçbir şeyden haberi yok ya da kendini kurtarmaya çalışıyor.
Her iki halde de o günlerde işgal ettiği/ettikleri koltuk/lar adına üzüntü verici.
Bu arada, üzüntü ve öfke doğuranlar listesine, bugünlerde “Biz ümüklerini sıkacaktık ama Demirel engelledi” diye yeniden ortaya çıkan bazı 28 Şubat ‘mağdurları’ da girmeye başlayacak yakında.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “28 Şubat’ta darbeyi Demirel engelledi” diyenleri çok seviyor bugünlerde. Kendi demiyor; ya biri “Hangi darbeyi” diye sorarsa!
İlgisiz ama televizyonda Karadayı diye bir dizi var. Delikanlı adam!..