Cumhuriyet tarihi boyunca köklü bir geleneğe sahip yıkım ekibinin tek bir işi vardır.
O da bütün dünya mazlumlarının yiğit sesi olan, tek kutuplu dünyada alternatif bir merkezin canlanması ve adaletin tesis edilmesi istikametinde gayret gösteren Ak Parti hareketini etkisizleştirmek.
Bilinen, yazılı ve görsel işbirlikçi medya, işbirlikçi ticari ve finansal lobiler, kullanışlı siyasi organizasyonlar hep birlik olup çullandılarmilli hareketin üstüne.
İki ufağın bir araya gelmesiyle oluşan ikili ufak ittifak da, alayının birlikte üzerine çullandığı Milli hareketin bedenindeki hassas bölgelere çimdik atıp ısırmayı mücahitlik meselesi yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin faizsiz bankacılığa geçmesini görmezden gelip, oluşturmaya çalıştıkları tantanayla domuz eti satan bir Hükümet algısı fitnelediler.
Yüzlerce kez tecavüz edildikten sonra sokağa fırlatılmış bir masum gibi, tenhaya terk edilmiş koskoca medeniyeti ayağa kaldırmaya cehd eden yiğitMilli İktidarı, zinayı serbest bırakmakla suçlayarak İzrail’in işini kolaylaştırmayı mücahitlik olarak algılattılar milletin saf çocuklarına...
Ümmetin bir kısım Kürt’lerini, aidiyet hislerini tahrik ederek nefse de hoş gelen bir şekilde “Biz’e oy ver” sloganı ile aldatıp tekrar karanlığa doğru çektiler. Hem de, ne pahasına olursa olsun, biz bu ülkede kardeşkanı akmasını engelleyeceğiz ve anaların ağlamasını dindireceğiz diyerek büyük adımlar atan Milli İktidara karşı. Homoseksüellerin, kıblesi bozuk olanların, din deyince al görmüş boğa gibi huysuzlananların, devlet savcısı katleden örgüt elemanlarının, mezhebi meşrebi daha keşf edilememiş bir güruhun da içinde bulunduğu terör sevicilere, Selahaddin’in bir kısım torunlarını hizmet ettirdiler.
Vatanını seven millet çocuklarını “bizimle yürü Türkiye” tantanasıyla kandırıp felakete sürüklediler. Bir olup diri olmak adına, aramıza sokulan fitneleri tek tek temizlemeye çalışan Milli İktidarı “hain” ilan edip kafalarını karıştırdılar ve sözde düşman mış gibi gözüktükleri Kürtçü terör severlerle aynı safta, şahlanan ve yeni den büyüyen Türkiye’ye çelme takmaya kalktılar.
Tarihi yıkım ekibi ülkeye yine büyük zarar verdi.
İstiklal harbinde, gül bahçesine girer gibi, kucak kucağa coşkuyla cephelere atılıp omuz omuza toprağa şehit düşen millet çocuklarının torunlarının aklına yine fitne sokmaya çalıştılar. Ziyonizmce, İngilizce, Amerikanca, kitapsızca, adice, yani kahpece..!
Yakın bir arkadaşımın seçim sonrası yaşadığı hal, Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’nin ve Demirtaş’ın başını çektiği yıkım ekibinin uluslararası odaklarında itelemesiyle ülkeyi nasıl bir iklime zorladığını, kardeşliği hedefleyen kastı açıkça izah ediyor..!
Diyor ki arkadaş; Seçimin ertesi günü akşam eve dönerken meyve almak için yıllardır alışveriş yaptığım manava uğradım. Kapıdan içeri selam vererek girdim. Selamımı esnafça alan manavcı arkadaşla göz göze gelince garip bir şekilde gayri ihtiyari durakladım. Uzun yıllardan beri tanıştığım esnafın güney doğulu bir “Kürt” vatandaş olduğu enteresan bir şekilde zihnimde ön plana çıkmasıyla beraber son yıllarda kardeşlik hâkim olsun diye yapılan gayretler, neticesindeki seçim sonuçları ve ülkenin içine sürüklenmeye çalışıldığı durum bir anda birbirine karıştı, döndüm ve kendimi dışarda buldum. Fazla geçmeden, ne yapıyorum ben diye toparlandım ve tekrar içeri girip alışverişimi yaptım, dedi. Bu etki altında kalışı kendime de yakıştıramadım diye de ekledi..!
Bu ruh halini yaşayanın ülkede olan bitenin farkında ve siyaseti de yakın takip etmeye çalışan bir arkadaş olması dikkat çekicidir...!
Her türlü fitneye rağmen, bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlar el ele devleti ile birlikte, iteklendiği bu girdaba girmeyecektir. Bu kadar yaşanmış kumpas ve fitnelere rağmen bu zamana kadar nasıl direnmişse bundan sonra da oyuna gelmeyecektir.
Ülkeyi, mezhep ve etnik kökenler halinde bölünmüş bir Irak’a, bir Suriye’ye döndürme gayretleri sonuçsuz kalacak ve yıkım ekibinin hevesleri kursaklarında kalacak..!
Şanlı merhamet medeniyetinin ayağa kalkışı, devam edecek ve umut bağlayanlar umduklarına nail olacaktır.
Hiç şüphemiz yok..!