Türkiye dış politikada paradigma değişikliği yaşıyor..
Devletler bazen bir takım kararlar alırlar..
Bu kararları halklar her zaman tamamen içselleştiremeyebilirler..
Ama devletlerin devamlılığı için bazen makas değişiklikleri gerekir..
Sırtında yumurta küfesi olmayan bir kesim elbette itiraz edecektir..
Karar vericiler de, iktidar sahipleri de kendilerine yapılan itiraza yanıt verecek..
Siyaset tam da bu zaten..
Kalıcı dostluklar ya da düşmanlıklar değil, milli menfaatler ölçeğinde şekilleniyor.
Ve hâl böyle iken herkesi tam da tatmin edemeyebiliyorsun..
Bakın Rusya ile uçak krizinin ilk günlerinde, “bizi hiç etkilemez hemen kendimize yeni pazarlar buluruz” diyen meyve sebze ihracatçıları, şimdi şartlar düzeldiği için nasıl da mutlu.
Demek ki öyle olmuyormuş..
Ayrıca politik eleştiriye kimin itirazı olabilir ki..
İHH’nın ortaya koyduğu, “İsrail’e güven olmaz” türü itiraz mesela, çok yerinde ve dozundaydı..
Bazen kamuoyu oluşturmak bazen de kamuoyunun nabzını ölçmek bakımından en doğru yoldur bu tür eleştiriler..
Ama varlığını Erdoğan’a borçlu olan islamcı konformist bir güruhun itirazları haddi aşar seviyeye ulaştı..
En hadsizlerinden biri “seni ümmetin liderliğine taşıyan bir organizasyonu eleştiremezsin” diyerek adeta diyet istedi..
Hayretler içerisindeyim..
Erdoğan da seni gazeteciliğe yükseltti ama kimsenin sesi çıkmıyor..
Nasıl olacak şimdi bu iş?..
Bu kendi konforları bozulduğu için çakmaya başlayan tayfaya hatırlatalım..
‘Erdoğan’ı ümmetin liderliğine taşıyan’ falan diyerek verdiğiniz referanslara bakılacak olursa siz başından beri meseleyi çok yanlış anlamışsınız..
Dava kimlere kaldı (!)
Şöyle bir anlayış türedi bazı çevrelerde..
“Ben bu davaya çok büyük hizmet ettim”..
Eee?
“Ama şu hiç hizmet etmedi?”
Peki ne istiyorsun?
“Hiiç.. Ben çok hizmet ettim de, onu söyleyeyim dedim..”
Bakın eski dostlar..
Size bir kaç rakam vereyim..
Bu memlekette 50 milyon kişiye sorsan “Ben Reisçiyim” der..
“Benim Ak Parti’de çok emeğim var” deme hakkına sahip 24 milyon oy sahibi insan var..
“Gece-Gündüz demeden çalıştım” diyebilecek 9 milyon parti üyesi sayabiliriz..
Neden siz “ayrıcalıklı” olasınız ki?..
Bu işin bir de devamı var..
“Davayı savunmak şunlara kaldı.”
Kimlere?
Bir tanesi çerçevesini çizmiş;
“biz zindanlarda bedel öderken bunlar kolej bahçelerinde basket oynuyordu” demiş..
O basketçilere kalmış yani dava..
E biri de Davutoğlu’nun arkasından benzer sözler söylemişti.. O zaman Davutoğlu’na haksızlık yapıldığını yine siz söylüyordunuz..Nasıl olacak şimdi?
Gazi kavgası
Osmangazi Köprüsü açıldı..
Elbette zaman kaybetmeden kavgası da başladı..
En garip kavgayı Gezi kafalı bir Kemalist trol ekibi başlatmış..
“Biz bu köprüye ‘Osmangazi’ demeyelim, ‘Gazi’ köprüsü diyelim”
Çünkü ‘Gazi’ dendiğinde ilk akla ‘Gazi Mustafa Kemal’in adı geliyor.. Öyle şuursuz, öyle tarih bilincinden yoksun ki..
Miladı 1923’e koymayı ideolojik savaş zannediyor..
Bir uyansa Osman Gazi de bizim Mustafa Kemal de..
Emperyalizm’le bu öğretiyle savaşsa kendi kazanacak haberi yok..