Gitmesek de görmesek de, dünyanın dört bir tarafında açılan ‘Hizmet’ okullarında okuyan her renkten öğrencilerin dilimizi öğrendiklerini Türkçe Olimpiyatları sayesinde biliyoruz. Rengârenk çocuklar ve gençlerin Türkçe şakımaları hepimizi mutlu ediyor.
‘Ses bayrağımız’diyoruz Türkçemiz için...
Emin olmanızı istediğim bir gerçeği yazayım: Herkesin anadili güzeldir; çok sayıda başka dil bilseniz, hatta çevreniz sebebiyle hep yabancı bir dille anlaşmak zorunda kalsanız bile, annenizden öğrendiğiniz ilk dildir kimliğinizi oluşturan...
Benim için Türkçedir o; aynı apartmanda komşuluk yaptığımız bir başkası için Kürtçe olabilir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde doğup büyüdüğü halde‘anadili’farklı olan ve hatta bazısı Türkçe bilmeyen insanlarımız var.
Garip gelebilir, ama bu bir gerçek... Bize özgü bir durum da değil bu; Meksika kökenli Amerikalılar arasında anadili İspanyolca dışında bir dille anlaşamayanlar bulunuyor. Benzer sorun Fransa’da da İspanya’da da yaşanıyor. İsviçre gibi çareyi dört farklı dili (Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Roman dili)‘resmi dil’ilân etmekte bulmuş ülkeler de var.
Dil bu, korkulacak bir şey değil... İnkâr politikası uygulandığı yıllarda dahi Türkiye’de farklı anadiller hep olageldi.“Vatandaş Türkçe konuş”kampanyaları açıldı, asker ocağında‘Ali okulu’faaliyetini hiç kesmedi, televizyon her eve girdi... Farklı anadiller varlığını yine sürdürdü.
Neden sürdürmesin ki? Devletlerin görevi, farklı anadillerin varlığını inkâr etmek değil varolan farklı anadillerin yok olmasını engellemektir... Çerkes dillerinden‘Ibıhça’, konuşabilenler artık kalmadığı için, tarihe karıştı da iyi mi oldu?
‘İnkâr’çözüm gibi gelir ilk bakışta, ama çözüm olmadığını biliyoruz. Bir şey için“Yok”dediğinizde, o‘şey’ile ilgili başka‘şeyleri’de inkâr edebilirsiniz. Ülkemizde yalnızca bir çeşit insanın varolduğunu kabul ettiğinizde, herkesi aynı ırktan, aynı dinden, aynı dili konuşan insanlar olarak görürsünüz. O durumda her yerde aynı müfredatı uygulayan tek-tip eğitim makul olur...
Eğer‘inkâr’politikasını sürdürebilseydi ülkemiz, herhalde farklı‘anadiller’konusu hiçbir zaman gündeme gelmeyecekti. O politikanın sürdürülemez olduğunu anlamamız yarım asra yakın bir zamanımızı aldı. Bugün anladık, ama gereğini yerine getirmekte hâlâ zorlanıyoruz. Gereği, devletin anadilleri koruma zorunluluğudur... Koruma ve kullanılmasını sağlama...
‘Anadil’konusunda takınılacak olumlu tavır bir lütuf değil, bir görevdir devlet için...
Kavramakta zorlanıyorsanız, Türkçe Olimpiyatları’nda avuçlarınız kızarıncaya kadar alkışladığınız çocuklar ve gençlerin sizin anadilinize gösterdiği ilgiden duyduğunuz mutluluğu düşünün...
Neden başkasının farklı anadili o kişi için daha az değerli olsun ki?
Farklı olana duyduğumuz saygı ve sevgi, bize saygı ve sevgi olarak dönecektir. Kimse içinde yaşadığı toplumun değerlerinin dışında kalmak istemez çünkü.
Cümleyi yenileyeyim: Toplumun saygı ve sevgisini esirgemediği kimse toplumun ortak değerlerinin dışında kalmak istemez...
Kürtçe’ye ve ülkemizde konuşulan diğer anadillere gösterdiğimiz ilgi, o dilleri konuşanları daha fazla‘biz’yapacaktır.