Farkında mısınız bilmiyorum ama herkes gözünü Türkiye’ye çevirmiş durumda... Türkiye özellikle yakın coğrafyamızdaki her ülkenin gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Türkiye’de yaşananlar, Kafkasya’da, Orta Asya’da, İran ve Rusya’da dikkatlice izleniyor, gelişmeler üzerine haber ve analizler yayınlanıyor. Yayınlarda Türk hükümeti özellikle de Başbakan Erdoğan karşıtı propaganda yapılıyor. Karalama propagandası yapılırken de kaynak olarak Türkiye’deki bazı basın yayın kuruluşları gösteriliyor.
Bilindiği gibi demokrasi algısının tam oluşmadığı Kafkaslarda, Orta Asya ve Rusya’da demokrasinin örneği olarak Türkiye gösteriliyor, Erdoğan’ın özgürlüklerin yolunu açan politikaları ve halktan yana koyduğu tavır, bölge insanı üzerinde ciddi etki yapıyor. Ancak son dönemde bu durum, bölgedeki medya tarafından gölgelenmek isteniyor, halka farklı bir Türkiye imajı empoze edilmeye çalışılıyor.
Bu noktada dikkatlerden kaçırılmaması gereken husus şudur:
Avrasya coğrafyasında dolaylı olarak Yahudi algısı ve İsrail etkisi oluşmaktadır. Görünürde fonlar Batı kaynaklı olsa da asıl kaynağa bakıldığında, farklı bir durumun ortaya çıktığını görmek mümkündür.
Ayrıca Amerikan kaynaklı fonların ve sivil düşünce kuruluşlarının çıkış noktalarının da “Neocon ya da Yahudi lobisi” mahreçli olduğunu görmemiz de mümkün.
Bu kaynaklar, Türkiye’nin direkt ya da dolaylı biçimde etkili olduğu coğrafyalarda Erdoğan karşıtı algı oluşturulmasına çalışmaktadırlar.
Söz konusu tavır, yerel medya yoluyla ısrarlı ve sürekli yapılan yayınlarda ya da bölgedeki siyasi oluşumların söylemlerinde kendini göstermektedir.
Dikkati çeken en önemli husus da bu coğrafya üzerinde yer alan ülkelerde demokrasi ve özgürlüklerin sınırlı olduğu bilindiği halde, bu ülkelerde vitrin durumundaki sözde kanaat önderlerinin Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye kalkmasıdır.
Kendi ülkelerindeki şüphe duymayacak derecede apaçık olan haksızlıkları, adaletsizlikleri, yolsuzlukları, hırsızlıkları dile getirmeye cesaret edemeyen, kendi yöneticilerini eleştiremeyen bu insanların, Başbakan Erdoğan’a ve “seçilmiş” AK Parti hükumetine çeşitli nitelemelerle yorum yapmaları dikkati çekicidir ve bir o kadar da anlamlıdır.
Burada üzücü olan, Türkiye’deki bazı yazar ve siyasetçilerin de bu coğrafyada Türkiye’nin imajını yıpratılmasına hizmet etmelerinin söz konusu olmasıdır.
Bir zamanlar Türkiyeli siyasilere içişlerine ilişkin sorular yöneltildiğinde, en zor günlerde bile verilen cevapta, kendi ülkesini küçümseyen tutum kesinlikle söz konusu olmazdı hatta bu tutum, tüm coğrafyaya Türkiye modeli siyaset felsefesini öğretmekteydi. Maalesef şimdi, devlet algısının yeni yeni oluştuğu ülkelere benzeyen tutumun sergilendiği iç acıtan bir durum sergilenmektedir.
Örneğin TBMM’de temsil edilen bir partinin temsilcisi, Azerbaycan televizyonlarına Başbakan Erdoğan ve ya hükumetteki bir bakanla ilgili eleştiri dozunu aşan ve hatta hakaret içeren sözler sarfedebiliyor. Oysa bir zamanlar bunun tersini gösteren Türkiye siyaseti örneği, Azerbaycan dahil bu coğrafyada siyaset inşasında örnek olarak gösteriliyordu.
Ayrıca Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkelerde tıpkı Türkiye’nin içinde son günlerde oluşan taraflar gibi taraflar belirmeye başlamıştır. Bu Türkiye’ye hizmet eden bir durum değildir.
Türkiye’nin medeniyet coğrafyası olarak bilinen bu coğrafyada sürekli olarak Erdoğan’ı yıpratan yayınlarının bir anlamı muhakkak ki vardır. Asıl vahim olan, bu coğrafyadaki menfaat grupları ve büyük güçlerinin yapmak istedikleri değildir zira onların Türkiye’nin yeni imajından ve tutumundan rahatsızlıklarının özellikle Başbakan Erdoğan’ın liderliğine duydukları acının nedeni bellidir. Asıl vahim olan; bu yaranın açılmasına ve derin iz bırakmasına temel zemin oluşturan Türkiye imajına zarar verdiklerinin farkına varmalarına rağmen, bu durumu umursamayan Türkiye kaynaklı odakların mevcut oluşudur. Oysa medeniyet coğrafyamızda eğer Türkiye imajı zarar görürse, bunun gerçek tokadı, bu bölgelerde Türkiye adına çalıştığını ifade eden merkezlere değecektir. Bir zamanlar her fırsatta Türk okullarına, iş adamlarına, üniversitelere saldıran Avrasya’da özellikle eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki yönetici zihniyetin bu durumu muhakkak günü geldiğinde kullanılacağını unutmamakta fayda vardır. Mesele Erdoğan’a ve hükumete darbe fırsatıyla yeni ve güçlü Türkiye’nin daha ileri gitme stratejilerinin önünü kesme ve büyük satranç masasında görme istememe gayretidir. Keşke olaya biraz da dışarıdan bakılarak değer verilseydi...