İlginç zamanlardan geçiyoruz. Kimi zaman tüm bildiklerimiz yalan olacakmış gibi bir his kaplar içimizi! Öyle karmaşık ve birbirleriyle hiç alakası yokmuş gibi görünen tonlarca bilginin aslında tek bir zincirin halkaları olduğunu fark etmek insanı derinden sarsıyor.
Kim kimdir, niçin ve neden soruları anlamsızlaşıyor. Bu hızlı akan kısa zaman diliminde.
Yalanın böylesine itibar gördüğü ve neredeyse doğru'dan cüzzamlıymış gibi kaçınıldığı, adını koymakta zorlandığım dondurulmuş zamanlar hissî veren bu puslu günlerde bir şeyleri sorgulamak bir hayli zor.
Bilgiye ulaşmak bakımından söylemiyorum tam tersi bilginin beni gör diye umut ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Lakin ulaştığınız bilginin gerçekliği daha size gelmeden çürüme ihtimali öyle yüksek ki bunu değerlendirme diye bir şansa sahip olamıyorsunuz.
Hal böyle iken!
Bir şeyleri tahlil ve analiz süzgecinden geçirmek, iğne deliğinden deveyi geçirmek gibi bir hüner ister galiba...
Bu kaygı ve endişeye neden kapıldığım meselesine.
Yeni Şafak gazetesinin “15 Temmuz Darbe Girişimini” haber veren binbaşının ifadelerini yayınlamasıyla ortaya çıkan vahim durum ile, bu ifade üzerinden Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin yaptığı araştırmada ve bu araştırma sırasında ordu içerisinde kim kimdir sorularını sordukları sıralı alt komutanlardan almış oldukları cevaplar tüm bildiklerinizi unutun komutu gibi beyinde çivi gibi duruyor.
Kara Kuvvetleri komutanı soruyor bunları tanıyor musun? Kimler cemaatçi. Aldığı cevap aslında yüzlerce kitaba sığdırılacak bir cevap: "Komutanım ben inançlı biriyim kimsenin günahına girmeyeyim ama bu komutanlığımızdaki kritik görevde olan komutanların hepsi onlardan deniliyor."
Bir diğer komutan ise “Bu binbaşı onlardan ama son dönemde araları iyi değildi” diyor.
Düşünebiliyor musunuz? Ordu içerisinde herkes kim kimdir sorusunda yeteri kadar bilgiye sahip hatta ne zaman ilişkilerini kestikleri konusunda da.
Ordunun en kritik noktalarını ele geçirmiş bir FETÖ yapılanması var ve herkes biliyor ama resmi söylemde böyle bir şeyin varlığı sürekli inkar ediliyor.
Herkesin bildiği bir sır!
Herkesin konuştuğu bir sır!
Ne yazık ki siyasetin ve istihbaratın bilmediği bir sır.
Öyle garip bir durum ki 15 Temmuz günü darbeyi ihbar eden binbaşıya dinleme cihazı takarak gerçek mi değil mi diye hala gelişmeleri gerisinde seyreden bir istihbarat varlığı yani herkesin bildiği bir sırrı teyit etmeye çalışan bir askeri kurmay aklı ile istihbarat aklıyla karşı karşıyayız.
İlginç zamanlar tarifi bile az kalıyor burada ne benziyor biliyor musunuz? Davullu, zurnalı, gelinli ve damatlı bir halaya bir bakın bu bir düğün mü demeye benziyor.
Nitekim yıllarca böyle bakılmış ve böyle değerlendirilmiş tüm meselelerimiz.
Onun için görünen ile yetinmek.
Konuşulanlarla yetinmek.
Yazılanlarla yetinmek, çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor.
Bu yanılgı ve yanıltıcı tabloyla bir daha karşılaşmamak için şeffaflık ve sorgulama zeminin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Eğer sorgulamanın önüne setler çekersek herkesin bildiği sırlarla karşılaşmak hayatımızın ayrılmaz birer parçası haline gelir.
Yanlışların, hataların ve eksiklerin sorgulanmasından endişe etmemek lazım. Tam tersi bunun yolunu açmak gerekir. Bu hem siyasetin daha kalıcı ve güven verici olması adına hem de bu ülkenin bir daha böylesine karanlık, bedbaht ve kanlı bir örgütün kuşatmasına uğramaması adına elzemdir.
Sorgulamak!
Eleştirmek!
Yaşamın varlığın göstergesidir.