23. İstanbul Kısa Film Festivali ve 13. İzmir Kısa Film Festivali bu hafta üst üste geldi! 20 - 26 Kasım tarihleri arasında İzmir’de, 21 - 28 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da sinemaseverlerin keyfine diyecek yok! İki festivalin tarihlerinin çakışması hiç doğru değil sinemacılar açısından, ama izleyici kitleleri için fark etmez. İstanbul’da benim üniversite yıllarımdan bu yana çok kalabalık ve heyecanlı bir kitle mevcut ama İzmir’de durumun nasıl olduğunu ilk kez bu yıl, jüri üyesi sıfatıyla gözlemleyeceğim.
İFSAK İstanbul Kısa Film Günleri olarak başlayan İKFF Türkiye’nin önemli sinema okullarından biridir. Hem bugünün birçok sinemacısı ilk yapıtlarını bu etkinlik aracılığıyla paylaştı ve sektöre adım attı hem sinemanın temeli olan kısa film üzerine en verimli paneller bu etkinlikte gerçekleştirildi... Hem de sinemaseverler dünyanın dört bir yanından gelen şahane, ilginç, şaşırtıcı kısa filmleri izleyerek sinemada yaratıcılığın 90 dakikaya yayılmaya ihtiyaç duymadığını keşfetti ve yedinci sanatı daha iyi algıladı. Öğrencilerden, genç heveslilerden, profesyonellere kadar herkes için Hilmi Etikan’ın eseri olan İstanbul Kısa Film Festivali ufuk genişleten bir okul oldu.
Yapımı ve izleyiciye ulaştırması çok zor olsa da özgürlük açısından kısa filmcilik sultanlıktır! En azından ben böyle görüyorum. Üstelik yeni teknolojiler sayesinde belki de artık salonlardaki uzun metraj egemenliğini kırabiliriz, tabii salon sahiplerinin ticari reflekslerinin yerine biraz sinema sevgisi de koymak lazım.
23. İKFF bu bağlamda sektörün kaçırmaması gereken bir etkinliğe yer verdi bu yılki programında. Yönetmen ve yapımcı Yaşar Ahmet Hızarcı 28 Kasım Çarşamba günü saat 17.00’de Fransız Kültür Merkezi’nde “Kısa Filmler Ticari Sinemalarda Gösterilebilir mi?” başlıklı bir konferans verecek. Salonlarda dijital projeksiyonun yaygınlaşmasının kısa filmciler için büyük bir olanak sağlayıp sağlamayacağı konusunu tartışmaya açacak ve Hollywood’un dahi standart kabul ettiği DCP formatı hakkında bilgi verecek.
***
İstanbul’un film programı da yarışması da uluslararası bir standarttır Türkiye için, hakikaten birbirinden çarpıcı filmler izlersiniz. Dünyanın dört bir yanından kısa filmciler de İstanbul’a gelebilmek için başvuruda bulunur. Hilmi Etikan, her yıl önde gelen sinemacılardan bir seçici kurul oluşturarak yerli film elemelerini yaptırır. Kendi de yabancı filmler arasından en uygunlarını seçmek için azami çaba sarf eder. Bu yıl 190 tanesi Türkiye’den olmak üzere tam 920 film başvurdu İKFF’ye.
Bu yılın heyecan verici bölümlerinden biri Festival’in yıllardır destekçisi olan Hollanda’dan gelen filmler arasında, Hollanda - Türkiye ilişkilerinin 400. yılı dolayısıyla yapılan seçki.
Goethe Enstitüsü de sinema tarihinin önemli olaylarından birine odaklanan ödüllü bir projeyle İKFF’ye katılıyor.
İzmir’de de bu yıl bir atılım var. Avrupa Film Akademisi / EFA ile resmileşen işbirliği çerçevesinde 1 Aralık’ta Malta’daki törende sahiplerini bulacak olan EFA Ödülleri’nin kısa film dalındaki adayları İzmir’de izlenebilecek. Bu adaylar Avrupa’nın önde gelen kısa film festivallerinde büyük ödülleri kazanan yapımlarıdır; bu yüzden çok yüksek düzeyli bir seçki oluşturur. Bu yılki adayların en güçlüsü ise Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan kısa filmimiz “Be Deng / Sessiz”. Rezan Yeşilbaş da bir süre önce bu başarısından dolayı Avrupa Film Akademisi’ne üye olarak kabul edildi.