Bugün bayram, Ramazan Mubarek!
Allah Teâlâ, mağdur ve mustazaf tüm kardeşlerimize yardım eylesin, yüzlerini güldürsün. Rahmete kavuşmuş büyüklerimize mağfiret, hayattakilere sağlık, feraset, basiret dileriz. Rabbimiz memleketimizin üzerinden bereketini eksik eylemesin. Bizlere ve aslında tüm insanlığa hidayet bahşeylesin...
Bağışlaması çok olan Yüce Allahım, lütfeyle bizleri affet, kusurlarımızı ört, eksiğimizi tamamlat, ne olur, bizleri bu ahir zamanın çaresizlikleri içerisinde, kendi rızana, kendi istikametine yönelt...
Bu vesileyle, tüm okuyucularımızın mübarek Ramazan bayramını tebrik ederim.
Hangi koşulda olursak olalım dostlar; bayram, bayramdır. Şükür, sevinç, umut, yeni bir merhaleye geçiş, ipi göğüsleyiş, ufuk, niyet, hayal ve hayat içiçe kamaşır bayramlarda. Sevinç göz yaşına benzer bayramlar... Gurbetten gelen güzel habere, dostun çaldığı kapıya, yaz ortasında buz gibi bir bardak suya, fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusuna, berekete, kısmete, rüzgarda salınan buğday tarlalarına benzer bayramlar...
Bayramlarda zaman kapısı açılır, hayat memat birleşir, kabristanlara bile neşe gelir, çiçekler, Yasinler, tevhidlerle çoluk çocuk, kabristanlardaki büyüklerimize varılır... Hastanelerdeki hastalara gidilir. Büyüklerin elleri öpülür, küçüklere şeker ve harçlık verilir... Tatlı yenir, tatlı konuşulur... Küsler barışır, uzaklar yakınlaşır, karlı dağlar aşılır, helalleşilir.
Hiç, niçin böyle olur diye sordunuz mu?
Fark etmesek de Peygamber Efendimizin ahlaken bir emaneti gibidir tüm bunlar bize... Bayramlar tebessümler, musafahalaşıp, barışma günüdür. Bayramlar kalplerin dile geldiği günlerdir, öne geçtiği günlerdir. Merhametin, paylaşımın, infakın, dayanışmanın, sadakanın, empatinin, vermenin tavan yaptığı günlerdir.
Niçin acaba?
Sahabeden İbni Mes'ud anlatıyor: 'Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o bayram namazını hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu. Ve şu ayeti okudu: "Ey Peygamber! İnanmış kadınlar Allah'a hiçbir şey ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında uydurdukları iftira ile gelmemek, iyi işlerde sana isyan etmemek konusunda biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için af dile! Şüphesiz ki Allah, Gafûr ve Rahîm'dir." Sonra:
– Bütün bunlar üzerine biat eder misiniz? diye sordu. İçlerinden biri:
– Evet Yâ Resûlallah! dedi. Allah Resûlü (s):
– Sadaka verin! buyurarak onları zekât vermeye teşvik etti. Onu dinleyen hanımlar kulaklarındaki küpeleri, kollarındaki bilezikleri çıkarıp ne kadar yüzük gerdanlık varsa onları çıkardılar. Bilâl-i Habeşî elbisesini yere serdi:
– Anam babam size feda olsun bağışlarınızı getirin diye seslendi. Hanımlar bileziklerini, küpelerini, yüzüklerini Bilâl-i Habeşî'nin elbisesinin üzerine koymaya başladılar. Elbise takılarla doldu. Allah Resûlü (s) bayram bittikten sonra orada durmayıp evine ailesinin yanına döndü."
Fark etsek de fark etmesek de, biz 'alemlere rahmet olarak gönderilmiş' Resulullah'ı (s) yad ediyoruz, hatırlıyoruz, özlüyoruz, onun bize vasiyet ettikleri arasında dolanıp duruyoruz, her fırsatta aklımıza O geliyor, her fırsatta aklımıza O geldikçe gözlerimiz yaşarıyor, biz sevdiğimiz her şeyi Onun sevgisini ararken sevdik, biz bağlandığımız her şeye, Onu ararken rastladık... Sevmenin faili, sevginin manasıdır O! (sav)
'Her şeye sinmişsin, her şey senmişsin...'
Selat ve selam sanadır ey Allahın Resulü, Selat ve selam sanadır ey Allahın Resulü...