Kanalın asansöründe karşıma çıkan iki kameraman ellerindeki gaz maskeleriyle savaştan dönüyor görüntüsündeydi. Yoğun biber gazı karşısında maskeleri bir işe yaramamış ve ikisi de bir süreliğine kendinden geçmiş... Bayılmışlar...
Artık geride bıraktığımızı düşündüğümüz ‘olaylı 1 Mayıs’ bu yıl İstanbul’a yeniden avdet etti. Yazık oldu.
Taksim Meydanı’nda bir süredir yerin altını üstüne getiren geniş çaplı inşaat faaliyeti devam ediyor. Yer yer 30 metreye varan çukurlarla delik deşik meydan... Bu yıl başka bir yerde yapılması herhalde daha doğru olurdu 1 Mayıs kutlamalarının; nitekim sorumluluğunu müdrik işçi örgütleri Taksim’den uzak durmayı yeğledi. Taksim yine de eylem yerine dönüştü.
Resmi ağızların sayılarının birkaç bin olduğunu söyledikleri yüzleri maskeli yasadışı örgüt üyeleri, güvenlik güçlerinin aldıkları yolları kapatma önlemlerini boşa çıkartma amaçlı girişimlerde bulundu. O arada polis ve sivil olarak çok sayıda kişinin yaralandığı anlaşılıyor...
Keşke bu olaylar yaşanmasaydı.
1 Mayıs törenleri ülkemiz çalışanları için simgesel öneme sahip. Çok uzun yıllar törenlere kapalı tutulan Taksim Meydanı son iki 1 Mayıs’ta eski neşesine kavuşmuştu. Örgütler bu yılın inşaat faaliyeti sebebiyle meydanı kapatma kararına saygı göstermeliydi.
Bunu yasaklı yıllarda da 1 Mayıs törenlerine Taksim’in açılmasını savunmuş biri söylüyor. Kaldı ki, ilgililer, meydanın simgesel değerini vurgulama fırsatını da sendikalara tanımışlardı; yıllarca önce çok sayıda insanın hayatına mal olan Kazancı Yokuşu’nda dar kapsamlı bir tören yapılmasına izin vererek...
Yine de görüntüler hiç iç açıcı değil...
Polis elbette kendisine verilen talimatları yerine getirecek; ancak toplumsal olaylara müdahalenin en az şiddet kullanımıyla ve kimseye zarar vermeden yapılması herhalde mümkün olabilirdi. Biber gazı en son devreye sokulması ve kullanıldığında insanların üzerinde kalıcı etki bırakmaması gereken bir tedbirdir. Şiddet karşı şiddeti davet ediyor ve sonunda bundan güvenlik güçleri de zarar görüyor. Daha önemlisi, imaj zedelenmesidir...
“Sapana, bilyeye karşı ne yapabilirdik?” iyi bir soru; ancak biz polisimizden çok daha zekice tedbirlerle kimsenin burnunun kanamadığı, buna karşılık ‘marjinal’ denilen ve yasadışı olduğu belirtilen örgütlerin yanlış tavırlarının vatandaşlar tarafından daha iyi görülebileceği birkaç basit ama etkili uygulama bulunabilirdi.
Bunun yerine devletin soğuk yüzü daha görünür haldeydi dün.
Yirminin üzerinde polisin de değişik derecelerde yaralar almış olması tedbirlerin yerinde olmadığının bir başka göstergesi. Güvenlik güçleri kendilerini bile koruyamamışsa bunda bir yanlışlık var demektir. Biber gazının olumsuz etkileri en fazla medya mensuplarında kendini gösterdi. Peki ya ‘marjinal’ denilen örgütlerin üyeleri?
Onların çoğu karşılarına ne çıkacağını bilerek aldıkları tedbirlerle çatışmadan en az zararla ayrılmış olabilir...
Türkiye köklü bir sorununu ‘barış’ arayışıyla geride bırakma gayretinde; bunu yaparken daha derli toplu, daha kendiyle barışık bir görüntü verilse iyi olacak...