Türkiye’de vatanseverlik ölçümü yapılsa, muhtemelen oran çok yüksek çıkar. Bu sevme hali de genel olarak canı feda etmekle ilişkilendirilir. Yani ülkemizde vatanı için ölmeyecek az insan bulunur. Tıpkı sevdası için, davası için ölmeye hazır olanlar gibi.
Ulusal birlik için olumlu bir meziyet; ancak vatan ölmeden de sevilebilir. Üstelik vatan sadece başka ülkelerden korunması gereken bir yer de değil. Belki zaman zaman vatanı kendimizden korumamız gerekiyordur. Mesela hiç bir yabancı ordu saldırısına maruz kalmadan da birbirimizi pekala askeri araçlarla öldürebiliyoruz. ID veya Boko Haram olmadan kadınlarımızı yok edebiliyoruz. Aradaki fark, onların topluca yaptığı katliamları bizim teker teker yapmamız. İnşaatlarda, madenlerde, tersanelerde çalışanları öldürüyor, büyük bir terör saldırısında ölenlerin sayısına bir kaç trafik kazasıyla ulaşabiliyoruz.
Yerlere tükürüyoruz, çöpleri bulduğumuz her yere atıyor, denizlerimizi, göllerimizi, ormanlarımızı kirletiyoruz. Düşman topraklarında olsak, sağa sola verdiğimiz zararın bir anlamı olur, ama canımızı feda ettiğimiz vatana böyle davranmak pek anlaşılır değil. Galiba vatan sevgisi sadece güvenlik ya da savunma söz konusu olduğunda devreye giriyor.
Safiyane (?) sabotaj
Ancak ülke güvenliğini ilgilendiren konularda bile, sevgiden olsa gerek, hiçbir düşmanın veremeyeceği zararları bizzat biz verebiliyoruz. Gayet basit bir örnek vermek yeterli.
Yılbaşı akşamı, Türkiye’nin çeşitli kentlerinde kutlamalar düzenlendi. Çok izlenen ve ciddiyetine güvenilen bazı televizyon kanalları da, bu merkezlerdeki güvenlik önlemlerini anlattı. Niyet, devletin yurttaşının güvenliğini düşünerek önlem aldığını ima etmekti. Ancak güvenlik görevlilerinin çöpçü, Noel Baba, kestaneci veya simitçi kılığında alanlardaki yerlerini aldıklarını söylemek nasıl bir şeydi acaba? Bir güvenlik önlemi, bundan daha başarılı biçimde sabote edilemez herhalde.
Güneydoğu’ya asker sevkiyatı yapılırken konvoyların nerelerden geçeceğini haber yapmak gibi, birçok farklı örnek bulmak mümkün. Türkiye’nin yurt dışı operasyonlarını, gizli görüşmelerini, istihbarat faaliyetlerini bizlerin ve tüm dünyanın Türkiye’nin içinden gelen seslerle öğrendiklerini de hatırlamak lazım. Terör örgütlerinin, istihbarat kuruluşlarının, yabancı basının ve düşman rejimlerin gizli bilgi peşinde koşmalarına gerek yok, bir kaç TV kanalı karıştırınca zaten her şeyi öğrenmeleri mümkün.
Kasıtlı (?) sabotaj
İktidardaki hükümetleri zor durumda bırakmak, oy kaybettirmek, hatta meşru olmayan yollarla yerinden etmek uğruna, sırf vatanı o ekipten kurtarma amacıyla yani vatan sevgisiyle bu tür işlerin yapılıyor olduğu söylenebilir. “Durdurulan TIR’lar” konusu mesela, bu konuya örnek.
İddia, hükümetin gizlice İD’ye silah sevk ettiği. Bu iddia ile hükümetin dünya genelinde radikal İslami terör örgütleriyle aynı çizgide olduğu ima ediliyor. Ama sorun şu ki dünya bu durumu hükümet ile değil devletle ilişkilendiriyor. Üstelik gerçek olmadığını bilen devletler bu algı yoluyla Türkiye’ye ekstra ve bedavadan bir baskı yapma aracı kazanmış oluyorlar. Daha vahimi, o TIR’lar başka bir yere gidiyorduysa, onun ifşa edilmiş olmasında.
Vatanı çok sevip de hükümeti sevmeyenler, o vatanın güvenliği için atılmış olduğu muhtemel adımları sabote ederek sevgilerini göstermiş oluyorlar.
Birleşik Krallık, Fransa ya da ABD’de ülkeye zarar verecek ifşaları yapmama konusunda yazılı olmayan bir etik anlaşma vardır. Bir hata varsa, hesabı sonra sorulur; ülke güvenliği kritik bir aşamadayken değil. Her halde oralarda vatan sevgisi pek zayıf.