Bugün, 23 Nisan münasebetiyle Meclis’in 92’nci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Meclis sahibi olmak, idaresini ve iradesini seçilmiş vekiller eliyle tahakkuk ettirmek bir ülke için çok değerlidir. Demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmaz şartı seçim ve de parlamentodur. Dolayısıyla, bu başlangıçların yıldönümleri tartışma götürmez şekilde kutlamaya değerdir.
Ama resmi tarih kalıplarını da kırarak daha geniş ve daha doğru kutlamak gerekir. Kutlamasak bile en azından anlamak gerekir.
İlk Meclis’in yani (Osmanlı) Meclis-i Mebusan’ın faaliyete geçiş tarihi 1920 değil, bugünden tam 135 sene önce 31 Mart 1877’dir. Meclis’te bütün imparatorluğu temsil eden 115 mebus bulunuyordu. Mebusların 69’u Müslümanlar’dan, 46’sı da gayrımüslimlerden oluşmaktaydı. Bu Meclis’in kaynağı da birkaç ay önce 23 Aralık 1876 tarihinde Sultan 2. Abdülhamit tarafından kabul edilen Kanuni Esasi, yani ilk anayasamızdır. Yani ilk anayasa da 1921’de değil, ondan 45 yıl önce hazırlanıp uygulamaya konulmuştu. Anayasa o dönemde çok büyük bir beklentiyi temsil ediyordu. O kadar ki, yeni anayasa Bab-ı Ali meydanında kurulan kürsüde halka ilan edildikten sonra 101 pare top atışıyla kutlanmıştı.
Ne var ki, hem anayasa hem de Meclis’i Mebusan’ın ilk dönem ömrü çok kısa oldu. 93 Harbi’nin (Osmanlı-Rus savaşı) doğurduğu siyasi buhran nedeniyle Abdülhamit 13 Şubat 1878’de Meclis’i süresiz tatil etti. 1908’e, yani 2. Meşrutiyet’e kadar da Anayasa’nın (Kanuni esasi) temel hükümleri uygulanmadı.
2. Meşrutiyet’le birlikte ikinci anayasa ve Meclis dönemi başlamıştır. Tahtta yine Sultan Abdülhamit bulunuyordu ve 23 Temmuz 1908’de anayasa yeniden uygulanmaya başlanırken aynı yılın Kasım ve Aralık aylarında çok partili parlamento seçimleri yapıldı. İttihat ve Terakki bu seçimlerde Ahrar Fırkası’nı sandıkta mağlup ederek çoğunluğu sağladı. Yine o yılın 4 Aralık’ın da Meclis 30 yıl aradan sonra yeniden toplandı.
Yani, parlamento tarihimiz 23 Nisan’la başlamadığı gibi çok partili seçim ve siyasi hayat da 1946 yılı seçimleriyle başlamaz. İlk çok partili seçimin tarihi Kasım 1908’dir.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 12 Ocak 1920’de Meclis-i Mebusan herşeye rağmen İstanbul’da toplanmış ve o sırada Anadolu’da İstiklal hareketini başlatan Mustafa Kemal tarafından da kutlanmıştı. Ancak 18 Mart 1920’de İngiliz işgal kuvvetleri Meclis-i Mebusan’daki Heyeti Temsiliye (Mustafa Kemal yanlısı) milletvekillerini tutukladı ve sürgüne gönderdi. Meclis de tutuklamaların gerçekleştiği gün kapandı.
İşte, bugün 92’nci yılını kutladığımız Meclis, İstanbul’un İngiliz işgali altında bulunması nedeniyle toplanamayan ve bu nedenle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı olarak Mustafa Kemal’in çağrısıyla Ankara’da toplanan Meclis’tir. 324 üyesi bulunmasına rağmen çok ilginç bir tesadüfle bu toplantıya katılan milletvekili sayısı da ilk Meclis’i Mebusan’da olduğu gibi sadece 115’tir. Tek farkla; aralarında gayrımüslim temsilci yoktur. Meclis’in adı ilk toplantının yapıldığı 23 Nisan günü Büyük Millet Meclisi olarak değiştirilmiştir ve ertesi gün de Mustafa Kemal başkanlığa seçilmiştir. Bugün kullandığımız adıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tabiri ve TBMM kısaltması ise 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle düzenlenmiştir.
Ankara’da toplanan yeni bir Meclis değil, Meclis-i Mebusan’ın devamıydı ve üyelerinin yarısı da onlardandı. Devamlılık o kadar barizdir ki, Meclis’in ele aldığı ilk kanun da İstanbul’da görüşmeleri yarım kalan hayvan vergisini düzenleyen Ağnam Kanunu’ydu. 1921 yılında yapılan anayasaya kadar da Meclis bütün kararlarını saltanat ve hilafet adına almıştır.
Bir başka ifadeyle, 92’nci yılını kutladığımız Meclis Cumhuriyet’in öncüsü ve aynı zamanda Osmanlı’nın son Meclisi’ydi. Nitekim, Cumhuriyet’in ilanı da o toplantıdan ancak 3 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Peki, biz bugün bu tarih ve tarihi miras karmaşasını neden yaşıyoruz?
Çünkü, Cumhuriyet neredeyse bütün alanlarda redd-i miras etti ve bütün başlangıçları kendisiyle birlikte anmaya başladı. Bir yandan Meclis’in 92’nci yılını, Cumhuriyetin 89’uncu yılını kutlarken öte yandan ordu, polis, itfaiye teşkilatlarının veya okulların yüzlerle anılan kuruluş yıldönümlerini kutlama garabetimiz bundandır.
23 Nisan kutlu olsun... Ve kim neyi, hangi tarih itibariyle kutlamak istiyorsa öyle kutlasın ama hakikat da bilinsin.