Yazıma başlamadan bir not düşmemde yarar var; bu yazıyı Ankara-İstanbul arasında YHT’de yani yüksek hızlı tren yolculuğumuz sırasında yazıyorum, siz pazar okuyacaksınız... Sayın Başbakanımız durduğumuz alanlarda açılışları yapacak ve YENİ TÜRKİYE bir alanda daha hayata geçecek... Gördüğüm hız ibresi 255’i gösteriyor. Türkiye’ye hayırlı olsun. Özellikle “Gayri Milli Burjuva” oluşumunu karayolları üstüne kuran “Eski Türkiye’nin” yıkıldığını gösteren en önemli gelişmelerden biri...
Sevgili dostlarım, geçtiğimiz günlerde yolda bir amca sordu; “evlat Büyük Türkiye diyorlar ya, bana ne yararı olacak?”
Bu soru çok önemli. Türkiye’nin büyümesi kavramsal olarak sorgulanıyor ama özellikle “siyaset ve ekonomi” ile doğrudan ilgilenmeyenler için ne ifade ediyor...
Aslında cevap çok basit; “ekonomi 800 milyar dolardan 2-2,4 trilyon dolar arasına” kadar genleştiğinde ne değeriniz varsa “en az 3 katına” katlarken, birikimi ve varlığı olmayan insanlarımız da “yeni birikim ve mal” sahibi olacak. GSMH genleşecek ve özellikle 10 yıllık politikalar iyi yönetildiğinde, düzelen gelir dağılımı daha iyi bir noktaya gidecek...
Sevgili dostlar, Türkiye “10 yılda ekonomisini nasıl 3 katına çıkaracak, İMKANSIZ” diyenlere bir not düşmek istiyorum; “geride kalan 10 yılda 3 kattan fazla büyüme oldu ve gelecek 10 yıl daha hızlı olabileceği gibi, bu büyümeyi sağlayacak enerji de nükleer santraller başta olmak üzere, TANAP ve KUZEY IRAK enerji hamlesi ile” sağlanma yoluna girmiş durumda”!
Bu noktada ana soru şu; klasik büyüme modeli ile “olmaz” diyenlere cevap olarak “daha neler yapılabilir, yapılmalı” başlığı nasıl doldurulacak?
Kısaca maddeler halinde olanı ve yapılması gerekenleri tartışalım;
- KONJOKTÜREL YAPI İstanbul’u “finansal akımların başkenti” haline getirecek. Nasıl mı ? Dünya üzerinde 1945 sonrasında kurulan sistem “ana parçaları” ile birlikte değişiyor ve en önemlisi “yerleşik merkezler” yer değiştiriyor. Londra düşerken yerini İstanbul alıyor ve gerekli adımlar atılabilirse “yeni sistem içinde” New York-İstanbul-Şangay-Hong-Kong-Tokyo çizgisi çiziliyor.
- 2001 sonrası oluşan “tehdit algılaması” İstanbul’un tahtını sağlamlaştıracak ! Nedeni de oldukça net; 2001 sonrasında “oluşan tehdit algılaması” ile “New York-Londra” hattından kaçmaya başlayan paranın adresi artık İstanbul... Neden derseniz; Türkiye’nin konumu ve en önemlisi “tarihten getirdiğimiz” gerçeklerimiz, ÖZÜMÜZ... VE YAPABİLECEKLERİMİZ! Özellikle Orta Doğu ve Orta Asya parası için adres Türkiye.
- Gerekli hukuki düzenlemeleri yaparsak-yapabilirsek, BANKACILIK ve özellikle birilerinin “alternatif bankacılık” diyerek küçültmeye çalıştığı “katılım bankacılığının” merkezi Türkiye olacak. Önemli soru şu: Merkez olmak için ne gerekli? Her şeyden önce BDDK’nın iki ayrı sistemi taşıyacak şekilde yapılandırılması veya yeni bir yapı oluşturulması şart!
- Para transferlerinde MERKEZ olacak. Nasıl mı? Atacağımız adımlar var. Türkiye, Orta Doğu-Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere para transferlerinde LONDRA’nın devre dışı bırakıldığı “yeni sistemi” kendi özünden çevresiyle birlikte geliştirmek zorunda! “Biz merkez olduk” deyip hala İngiliz’e komisyon vermek öze yakışmaz, kimse bizi ciddiye almaz! Katılım Bankacılığı bile hala Londra üstünden yapılıyor....”Türkiye’deki metal piyasaları” örgütlenerek yapılmalı...
- Başbakan Erdoğan’ın açıkça çağrı yaptığı gibi; “TL ZONE”u oluşturmalı ve kendi paramız üzerinden “periferimizle” iş yapabilir hale gelmek için adımlar atılmalı.
- Avrasya Menkul Değerler Borsasını acilen kurmalıyız ve “periferimizdeki” bütün ülke şirketleri Türkiye’de işlem görecek şekilde “eğitim-oluşum” politikamızı düzenlemeliyiz.
- “Faizsiz Enstrümanların” geliştirilmesi ve vergilendirilmesi ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmalı ve “var olan finansal yapıya haraç vermeden” yeni bir DÜZEN kurmalıyız!
- Kurulacak yeni fonlar ile; “altyapı yatırım fonu, yurtdışı kamu yatırım fonu, kamu denge fonu” gibi, THY gibi 10 markamız olmasını sağlayacak “yurtdışı şirket alımları ve stratejik yatırımları” yapacağız. 10 yeni markamız olmadan 2 trilyon dolar üstüne çıkmamız mümkün değil.
- Ve en önemlisi; “senin adamın, benim bürokratım” mantığını bırakıp, “vizyon ve bilgi” sahibi insanları acilen göreve çağırmalıyız! “Bilgi Temelli Türkiye” esas hedefimiz olmalı!
Sonuç: Türkiye “sen sadece borcunu çevir” algılamasına alıştırılmış ve Devlet bu algılama dışına çıkıp adım atmayı düşünmemiş bile. Şimdi borç rasyoları AB standartları üstüne çıkan, dış borcu “eksiden net varlığa geçen” bir Türkiye var. Şimdi sıra devletin varlıklarını halka arzlar ile Türk halkıyla paylaşmak ve devletin dünya genelinde yeni stratejik alımlar” yapmasında...
Son söz: Türk Piyasaları özellikle son “enerji anlaşmaları” ile gelinen noktayı bence doğru okuyamıyor. Dünya genelinde gelecek 10-100 yıl için “enerji arz güvenliğini” sağlayabilmiş, büyüme kabına “enerji koyabilmiş” kaç ülke var! Bu gerçek tam idrak edilebilirse, piyasa algılamaları ve değerleri hızla değişebilir... Yaşasın TAM BAĞIMSIZ GÜÇLÜ BÜYÜK TÜRKİYE...