Hayatım sosyal yardım, paylaşım projeleri üretmekle geçti.
Sağlık yardımına muhtaçların yardımına koşan doktorlardan oluşan Yeryüzü Sağlıkçıları, ürettiğim projelerden biriydi.
Barınacak eve ihtiyacı olan çaresizleri, kimsesizleri barındıran Yeryüzü Evleri, ürettiğim projelerden biriydi.
İnsanların birbirleriyle ekmeğini suyunu paylaşıp iftar yaptığı mütevazı yer sofraları olan Yeryüzü Sofraları, ürettiğim projelerden biriydi.
Vicdan hareketi olan Yeryüzü Vicdanlıları, ürettiğim projelerden biriydi.
İnsani, vicdani bir görev olarak görürüm böylesine projeler üretmeyi.
İsterim ki toplumda yardımlaşma, paylaşma, dayanışma duyguları yaygınlaşsın.
İnsanlar sadece kendileri için yaşamasın; başkaları için de yaşasın.
Evet, kendimi bildim bileli böylesine toplumcu projeler üretmeye kafa yorarım.
Bir de insanlığa hizmet eden, insanların yaşamını kolaylaştıran bilimsel, teknolojik üretimlere kafa yormaktayım.
Kendi kendime “Niye Müslüman alemi insanlığa hizmet eden, insanların hayatını kolaylaştıran bilimsel, teknolojik buluşlar yapamıyor” diye sormaktayım.
Bunu dert edinmiş bulunmaktayım.
Öyle ya, insanlığa hizmet eden, insanların hayatını kolaylaştıran bilimsel, teknolojik buluşlar yapanların başında Hristiyanlar, Yahudiler var; ama ne yazık ki Müslümanlar yok.
İşte bu durumun bende oluşturduğu derdin ağırlığı çok.
Bakıyorum da insanlığa hizmet eden, insanların yaşamını kolaylaştıran bilimsel, teknolojik buluşlar yapanların ülkelerinde ibadethaneye gidildiği kadar kütüphaneye de gidiliyor.
Bakıyorum da onların ülkelerinde beyinsel, sanatsal hiçbir üretim günah sayılmıyor.
En çok kitap, dergi, gazete o ülkelerde okunuyor.
Sanatsal ürünlere en çok o ülkelerde ilgi duyuluyor.
Beyinsel, sanatsal ürünlerin sergilendiği yerlere en çok o ülkelerin insanları gidiyor.
Sonuçta da o ülkelerin insanları bilimsel, teknolojik buluşlarda başı çekiyor.
Peki Müslüman alemi onların yaptığını niye yapamıyor?
Çünkü Müslümanların çoğunluğu bırakın ibadethaneye gittiği kadar kütüphaneye gitmeyi, hiç kütüphaneye gitmiyor.
Günde beş vakit ibadethaneye giden Müslümanlar, yılda bir vakit bile kütüphaneye gitmiyor.
Ömür boyu dua okuyan Müslümanlar, çoğunlukla ömürlerinde bir kitap bile okumuyor.
Müslümanların çoğunluğu beyinsel, sanatsal üretimlerle hiç ilgilenmiyor.
İşte bunu dikkate alarak diyorum ki, her caminin yanında bir kütüphane kurulmalı!
Din adamları, camiye gelenlerin kütüphaneye de gitmeleri konusunda çaba harcamalı.
Müslümanların beyinsel, sanatsal üretimlerle ilgilenmesi sağlanmalı.
Ta çocuk yaştan başlayan yönlendirmelerle kitap sevgisi, kütüphane ilgisi Müslümanlara aşılanmalı.
Müslümanların bilimsel, sanatsal üretimlere ilgisi ta çocuk yaşta başlamalı.
Müslümanlar okuyanlardan, araştıranlardan olmalı.
Türkiye’de yüz bin cami varsa, yüz bin de kütüphane olmalı!
Ne yazık ki Türkiye’de kütüphane sayısı da kütüphaneye gidenlerin sayısı da okuyan, araştıran sayısı da içler acısı.
Düşünün Müslüman aleminin en ileri ülkesi Türkiye’de durum bu.
Bu durumda bilim, teknoloji üretimi yarışı yapan ülkelerin arasında olunur mu?