Seçimler, Türkiye’nin yüzyıllık bir hesaba oturması gibi yaşandı desek, herhalde yanlış olmaz.
Bu yüzyıllık muhasebenin içinde çok fazla acı ve çok fazla yas var.
Kürtlerin yaşadığı coğrafya bu yas ve acıyı fazlasıyla tatmış bir coğrafyadır.
Seçimlerde Kürt siyasetinin vitrininde gördüğümüz çoğu daha çok genç olan kadın adayların hayat hikayelerine bakıyorsunuz. Her biri diğerinden ilginç. Filmlere, romanlara konu olabilecek cinsten ve çok da trajik hayatlar..
Dicle Üniversitesi Öğrencisi ve Lice Belediye Başkanı Rezzan Zuğurli bu kadınlardan biri. Yüzde 91 gibi rekor bir oyla seçildi.
***
Rezzan Zuğurli, PKK’nin 1978’de yapılan kuruluş toplantısına ev sahipliği yapan Alaatin Zuğurli’nin yeğeni. En genç kadın eşbaşkan.
Lice’de Rezzan Zuğurli’nin şaşırtıcı derecede bir oy almasının elbette tarihle ve hafızayla ilgisi var.
Seçmenin sandığa giderken gözettiği en önemli şeyin, yakın tarihin içinde şekillenmiş siyasi hatıralar olduğunu gösteriyor.
Kürt siyasetinin sosyolojik zeminini ve bu zemin üstüne inşa edilen siyaseti, önemli oranda savaş mağdurları belirliyor.
Genç ve yaşlı kuşağın bir arada yaşadığı, ama bu netameli döneme ait hatıraların kuşaktan kuşağa aktarıldığı bir siyasi hikaye söz konudur.
Kimlik talepleri ve bu talepleri mümkün kılan etno-kültürel yapılar, siyasete damgasını vurmaya devam ediyor.
***
Latin Amerika’da babaları, anneleri, kardeşleri diktatörlüklerin demir pençesi altında işkence görmüş, hayatını kaybetmiş olanların, bir kısmı, darbe sonrası dönemlerde, devlet başkanı, milletvekili ve belediye başkanı oldular.
Bu ülkelerde de siyasi hafıza, siyasetin geleceğe taşınmasında önemli bir rol oynadı.
Şimdi Türkiye’de aynı şeye tanık oluyoruz.
Muhafazakar demokrat bir iktidarın 12 yılda imza attığı değişim programlarına ve son yaşadığımız seçimlere baktığımızda, bu hayati sürecin en zor aşamalarının, halkın kendi siyasi hafızasına güven duyarak, bu iktidara yeşil ışık yakması ve bu iktidarın arkasında durması yoluyla geçildiğine bir kez daha tanık oluyoruz.
Seçmenin önemli bir bölümü, sandık başına giderken, kendi siyasi hafızasına ve bu hafızanın belirlediği kendi siyasi hikayesine oy verdi diyebiliriz. Başka sebepleri göz ardı etmeden ama..
***
Asılarak infaz edilen Menderes’in ihtilal mahkemesine ifade verirken görüntülenen fotoğrafı ve uğradığı bunca hakarete ve saygısızlığa rağmen, kaybetmediği o saygılı hali ve ses tonu, yine merhum Özal’ın, konuşma yaptığı salonda uğradığı başarısız suikasttan sonra, kürsüye gelip, ‘Allahın verdiği canı ancak Allah alabilir’ diyerek konuşmasına devam etmesi ve son olarak da, Başbakan’ın Van ve Diyarbakır’da, sesinin son teli hastalanıncaya kadar verdiği mücadele sanırım bu siyasi hafızanın en kıymetli sayfaları arasında, minnettarlık ve şükranla hatırlanacaktır.
Türkiye gibi siyasi dengelerini, İmparatorluk bakiyesi üstüne kurmaya çalışan bir ülkede, siyasi hafızanın, inanç ve cesaretin yerini, hiçbir siyasi program veya siyasi vaatler manzumesinin dolduramayacağına tanık olduk.
Seçimler, bu bakımdan burada ve dünyanın başka yerlerinde yaşayan mağdurların kazandığı bir seçim oldu.
Kadınların listelerde bu kadar yer almış olması ise çok sevindirici.
***
Diyarbakır’ı, Aydın ve Gaziantep gibi büyükşehir statüsünde olan şehirleri, kadın Başkanlar yönetecek.
Gaziantep’te, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı başarıyla yöneten Fatma Şahin, Gaziantep’in belediye başkanı oldu.
Özlem Çerçioğlu, hem Aydın’ın hem partisinin (CHP) ilk kadın belediye başkanı olmayı başardı.
Diyarbakır’ı Fırat Anlı’yla beraber Gültan Kışanak yönetecek. Anlı, KCK Davasından içerde dört yıldan fazla hapis yattı. Kışanak, Diyarbakır cezaevini yaşamış bir kadın politikacı.
***
Cizre Belediye Başkanı seçilen Leyla İmret’in de hikayesi çok farklı değil. 1992’de babası öldürüldüğünde beş yaşındaymış. Aile Cizre’yi terk ediyor. Sonrasında yaşananları İmret şu sözlerle hatırlıyor:
‘Ben beş yaşındayken bir olay geçti başımızdan. Ailemiz dağıldı, onun için ben hatırlamıyorum fazla. Tek hatırladığım şey savaş ve kötü hatıralardır. Yedi yaşında Almanya’ya göç ettim ve buraların hasreti her zaman içimde vardı. 2013 yılında kesin dönüş yaptım, belediye başkanı olmak için değil, kendi memleketimize yaşamak için geldim. Babamı hatırlamıyorum fazla, 21 seneden sonra babamın mezarlığına gittiğimde içimden bir his geçti. İçimde bir his oldu kendi memleketimden, kendi doğduğum yerdir uzak durmak istemedim. Öyle bir karar verdim ve şimdi halk tarafından seçildiğim için çok mutluyum. ”
Diyarbakır Kocaköy’de belediye Başkanı olan Berivan Elif Kılıç çocuk yaşta gelin olmuş bir kadın. Kocasından ayrıldıktan sonra siyasete giriyor. Berivan hanım, ‘aday olduktan sonra çıktığı ilk mitingte yaprak gibi titremiş’. ‘İnsanlar gözlerimin içine bakıyordu ve ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ancak beni anladılar ve ben onları anladım. Şimdi rahatım ve pek çok şey yapmak istiyorum. Benim gibi durumu olanlara, çocukken evlendirilmek isteyenlere artık daha kolay ulaşabilirim ve mücadelem hep bu yönlü olacak. Benim anladığım demokratik özerklik bu. Duvarlar yıkılıyor ve insanlarla hep birlikte yaşıyoruz.’ Diye anlatıyor..
***
Ve geliyoruz Mardin’e. Süryani halkın anavatanı olan Turabdin’in bir şehrine.
Burada da Süryani bir kadın Mardin’e eşbaşkan oldu. Ahmet Türk gibi deneyimli bir siyasetçiyle beraber Mardin’i yönetecek.
Februniye Akyol diye tanınıyor, ama esas ismi Fabronia..
Februniye, Fabronia’nın biraz daha Türkçeleşmiş hali midir nedir, bilmiyorum.
Ama bildiğim kadarıyla, bir Süryani kadın, ilk kez atalarının yüzyıllarca yaşadığı bir şehirde belediye başkanı oldu. Türkçe, Kürtçe, Arapça, Süryanice ve Ermenice konuşan Fabronia, şimdilerde İbranice öğreniyor.
Tarihten çıkıp gelmiş bir figür, bir peri gibi sanki..
Siyaset, kadınlar, tarih ve hafıza..
Türkiye hep söylediğim gibi, kendi ‘Tuhaf Zamanlarından’ geçiyor ve bir hafıza patlaması yaşıyor.
Sonra da bu patlama geliyor, seçim sandıklarında açılan güllere dönüşüyor..
Demokratik tahayyülü sandıkta açılan bu güllere kapalı olanların, demokrasiyi ve çok kısa bir zaman dilimi içinde de olsa, bu ülkenin geldiği yeri anlayabilmeleri maalesef çok zor.