Anketler çıkmaya başladı yavaş yavaş. İyi-kötü bir fikir veriyor olmalı. Fakat deneyimli siyasetçi şöyle camdan kafasını çıkarıp havayı kokladığı zaman, yaklaşmakta olanın ne olduğunu görür. Yağmur mu geliyor fırtına mı yoksa güneş mi açacak bilir. Elbette her şeye rağmen kuyruğu dik tutmakta fayda var. Elbette motivasyon ‘kazanma’ odaklı olmalı. Kazanacağına önce kendi inanacak ki seçmeni ikna etsin. Benim bunda en küçük bir şüphem yok. Ama ‘nasıl olsa Reis sahaya iner, benim için de oy ister’ rahatlığıyla yarışa giren adayları büyük bir sürpriz bekliyor. Ekrem İmamoğlu, kendisine Erdoğan fotoğrafı çeken teyzeye ne dedi; “Onu başkanlık seçimleri gelince düşünürsünüz” dedi değil mi? Bu sözü yazın bir kenara. AK Parti seçmeni CHP’liler gibi, ‘tıpış tıpış’ gidip oy vermiyor. AK Parti’nin lideri de Kılıçdaroğlu gibi her sonucu ‘başarı’ saymıyor. Bazı adaylar ve o adaylara referans olanlar 1 Nisan sabahı saklanacak delik aramasınlar diye, erken uyarıdır bu.
Akşener’e düşen bu ittifakı yol yakınken bitirmektir
İYİ Parti’nin Genel idare kurulunda tanıdığım ve vatan sevgisine kefil olacağım adamlar var. Ümit Özdağ gibi, Koray Aydın gibi, Tolga Akalın gibi. Daha da çok kişi var. Meral Akşener’in neyin peşinde olduğunu bilmiyorum. Çaresizlik ve kaybetmişlik halinde yokuş aşağı freni boşalmış kamyon gibi gidiyor. Ama İyi Parti içinde hâlâ düşünebilen ve sorgulayabilen insanlar olduğunu görüyoruz. İşte Manisa Milletvekili Tamer Akkal’ın tavrı ortada. Şimdi tanıdığım Ümit Hoca’ya soruyorum. Alt satırda okuyacağınız açıklama yola beraber çıktığınız milletvekili arkadaşınız Tamer Akkal’a ait; “Terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı olan partinin birçok büyükşehirde aday çıkarmayarak bu ittifaka destek olacağını açıklaması, İYİ Parti'den istifa kararımı netleştirmeme sebep olmuştur.” Bu arkadaşınız haklı mı, haksız mı? Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin lütfen… İflah olmaz bir Türk milliyetçisi olarak, aracının bagajında PKK’ya silah taşıyan, ‘PKK sizi tükürüğüyle boğar’ diyen adamlarla aynı saftasınız. Bunu kabulleniyor musunuz? Demagoji yapmadan ama. “Siz de zamanında megri megri..” falan gibi ucuz numaralara yatmadan. İstanbul’da kapı kapı dolaşıp, PKK’nın lehine yarıştan çekildiği adaya oy isteyecek misiniz isteyemeyecek misiniz? Durum budur.
‘Maduroculuk’ ile ‘Amerikancılık’ arasında bir yer yok mudur?
Karar’da Yıldıray Oğur “Hepimiz- neyse ki- Maduro değiliz” başlıklı bir yazı yazıp tam sayfa nedenlerini sıralamış ancak tek kelimeyle Amerika’nın koca ülkeye çökmeye kalkmasından şikayet etmemişti. Dün de Ertuğrul Özkök; “Kimse kusura bakmasın ben Madurocu değilim” başlıklı yazısında Maduro’nun ne kadar kötü bir adam olduğunu anlatmak için Nusr’et’te yemek yemesini referans vermiş.Yazısında, ‘herkes onun zulmünden ülkeden kaçıyor’ gibi bir ifade var ama bunu doğrulayacak bir hadise yok. Bir HD Drone ile çekilmiş “Kolombiya’ya göç” videosu izlemiştik geçen yaz. Onu kastediyorsa bildiğin Hollywood Production. CIA çökmeye çalıştığı ülkenin lideri hakkında önceden bu tip yayınlar yapıyor, doğru. Fakat “Halkına zulmeden eli kanlı diktatör” lafını doğrulayacak bir tek referans olaya ihtiyaç var. Varsa batı basınının manipülasyonları dışında bir bilgi yazalım biz de. Son not. Maduro hakkında rezerviniz olması sizi de pardon ama Amerikancı yapmasın lütfen. Adamlar ülkenin parasına el koydu, devlet petrol şirketine yaptırım kararı aldı. Ülkede bir sorun varsa çözüm yolu CIA değil herhalde.