Elhamdulillah, ben Müslümanım! Kendimi beşer ürünü izmlerle hiçbir zaman tanımlamadım. Müslümanım, o kadar! İman ettiğim Allah’ın Resûlü aracılığıyla bildirdiği ölçülerin dışına çıkmamaya çalışırım. Zina etmem, içki içmem, faize bulaşmam, kadın erkek ilişkilerinde mahremiyete dikkat ederim. İbadetlerimi eda etmeye çaba gösteririm. Kötülülüğe, haksızlığa karşı ilk tercihim elle müdahale olmuştur... İnsanlık düşmanlarına karşı kalbimdeki buğzu her an diri tutmayı itina gösteririm. Kendi inancımdan olmasa da mazluma el uzatırım. Çünkü “Mazluma dini sorulmaz” buyuran Peygamber’in ümmetindenim. Ceddim Osmanlı gibi, farklı dinlerdeki insanların haklarını korumayı kendi inancımın ululuğundan bilirim. Zalime karşı eğilmeyi zül addetmeyi dinimden öğrenmişimdir. Bu güzel tabloyu bana hangi izim sağlayabilir?..
Ben, Müslümanım! Taptığım ilâha, “Ya Rabbi, tamam beni yarattın, teşekkürler. Yalnız sen benim işlerime karışma, ben kafama göre takılacağım” diyemem. O’nun koyduğu ölçülere göre yaşamakla mükellefim. Ha, kafama göre takılmayı tercih edersem de kendimi Müslüman olarak tanımlamak için binbir takla atmam. Niye hayatımı takla atarak geçireyim? Neye inanıyorsam ona göre yaşarım. Şahsiyetli olmak bunu gerektirir. Ortaya karışık bir inançla bir ömür geçmez ki!
Yaşadığım topraklardaki devletin inancıma göre işler yapmasını istemek en doğal hakkım. Bu talepten dolayı kimse beni kınayamaz, yadırgayamaz. Hele hele hakaret etmek, tehdit savurmak, tuttuğu köşesinden zinciri boşalırcasına havlamak kimin haddine! Hoşt demekle geçip bırakmam! Ona da haksızlık etmem, hak ettiğini veririm!..
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman, yeni anayasaya laikliği koymaya gerek yok dediği için saldırıya uğradı. Bildiğimiz yaygaralar işte. Kıymeti harbiyesi yok.
Dikkatimi çeken husus: Bizim kesimin bir anda büründüğü hâleti rûhiyedir. Yüzde 50’den fazla oy almış bir kesimin yazar-çizeri ve siyasetçisi 28 Şubat tedirginliğine bürünüp Kahraman’a sahip çıkmadılar. Anlamsız bir panikle laikliğin erdemlerinden dem vurmaya başladılar. Hemen şirretliğe, yaygaraya teslim oldular. Bari Sincan’da tankları görseydik de öyle teslim olsaydık!..
Laikçilerin iki şirretliği, iki yaygarası gösterdi ki bazılarımız hâlâ hâdiseleri güvercin tedirginliğinde değerlendiriyoruz. 28 Şubat döneminde buna bir anlam verebiliyordum da, 14 yıllık iktidarlık ve devam eden halk desteğine rağmen kalbimizin bir güvercin ritminde atmasının sebebi hikmeti nedir ya erenler!