Devletin terörle mücadelesini “faşizm” diye itibarsızlaştıran leş aydınlar, leş akademisyenler, leş FETÖ’cüler, leş siyasetçiler, PKK kurşunlarına hedef olmuş Aybüke öğretmen için de “üzüntü” bildiren bir açıklama yaparlar mı?
Bir bildiri yayınlarlar mı?
Bir yürüyüş düzenlerler mi?
Kadın dernekleri... Çocukları militanlaştıran azgın savaş suçlularından “devrim önderi” yaratmış kadın dernekleri... Bazı partilerin kadın kolları... Pembe ve mor kuruluşlar...
Terörün hedefindeki “kadın bedenleri”yle ilgili de şöyle dokunaklı tarafından bir manifesto yayınlarlar mı?
Siyasetçiler...
Hele siyasetçiler...
Hür türlü teröre karşı olduklarını beyan edip, “Şu aşamada PKK’nın silah bırakması söz konusu değildir” diye ekleme gereği duyan Heval’ler...
PKK’ya karşı olduğunu vurguladıktan sonra, “PKK niçin silah bıraksın ki? Onlar IŞİD’e karşı savaşıyor” diye mazeret cümleleri kuran kurnazlar.
Hendek ve barikat övücüleri...
Kırmızı fularlı kız romantikleri...
Hasan abimiz.
Murat hocamız.
Oya ablamız ve muhterem kocası.
Ömer Laçiner müdürümüz.
Doğan kardeşimiz.
Kemal Kılıçdaroğlu başkanımız.
Sırrı milletvekilimiz.
FETÖ mikserimiz.
Genç olsaydı gidip Kobani’de savaşacak Murathan kardeşimiz...
Biricik günahı Güneydoğu Anadolu’da çocuklarımızı eğitmek olan gencecik öğretmen kızımız Şenay Aybüke Yalçın, PKK tarafından katledildi.
Bir şey demeyecek misiniz?
Örgüte lanetler yağdırmayacak mısınız?
Uyduruktan da olsa, bir-iki “kınama cümlesi” kurmayacak mısınız?
Teröre karşı ortak bildiriler hazırlamayacak mısınız?
Bu bildirileri imzaya açmayacak mısınız?
Hiç değilse, “Hendekteki arkadaşlar... Lütfen adam öldürmeyin!” demeyecek misiniz?
Efendim?
Devrime giden yolda her türlü “yasa dışılık” meşru mudur?
Bu çerçevede terör ve şiddet de meşrudur... Dolayısıyla, PKK’nın işlediği cinayetler, cinayet değil, “devrimin yolunda atılmış şanlı adımlar”dır.
Öyle mi?
Bir hukuka tabi olan devlet adam öldüremez ama bir hukuka tabi olmayan, hele “devrim” gibi kutlu bir mazerete sahip PKK her türlü cinayeti işleyebilir, otomatik silahlarla istediği kişiyi tarayabilir, istediği yere roket atabilir, istediği bölgelerde hendek kazabilir, o gün canı nereyi havaya uçurmak istiyorsa, canlı bombalarını oraya gönderebilir.
Öyle mi?
Öyle... Çünkü, şiddeti “sonuç alıcı siyasal enstrüman” sayan sol entelijansiya ve bu entelijansiyaya hayranlık besleyen siyasal-kültürel çevreler, illegaliteyi, “bizi demokratikleştirecek siyasal hamleler” olarak gördüler ve meşrulaştırdılar.
Bu nedenle, PKK terörünü “terör”, PKK’nın işlediği cinayetleri “cinayet” saymazlar.
Haklarında KHK çıkınca da “hukuk” diye ağlarlar.
HAMİŞ
Biraz gecikmeli oldu ama ben de “yazdıklarını” bu sabah gördüm diyorum.
Ben ona,“Sen busun” diyorum, o gidip sözlüğe bakıyor.
Ben ona, “Tamah ettiklerin kaybettiklerine değdi mi?” diyorum, o gidip sözlüğe bakıyor.
Geldiği son durum budur.