Hendekler HDP’nin eş başkan ve sözcülerini esir almazdan önce Selahattin Demirtaş “Hendekle değil halkların birliğiyle çözüm sağlanmalıdır. Hendek kazılarak bir halkın, bir sistemin güvenliği sağlanamaz.” diyerek Barzani’nin partisi KDP’yi eleştiriyordu. Bugün ise hendekleri halkın kazdığını söylüyor, “Hendek dediğiniz şey, darbeye karşı direniştir” diyor.
Asayiş ve vergi toplama dışındaki tüm hizmet ve yetkilerin HDP ve DBP’ye ait olduğu ilçeleri, mahalleri hendek kazarak “özgürleştirmek” yani kurtarılmış bölgelere dönüştürmek saçmalığının ilk örneğini 2014’te Cizre’de yaşamıştık.
Bir “özgürleştirme pratiği” olarak Hüda-Par’lı bir aileyi evlerinin banyosunda abluka altına almış, ilçedeki Hüda-Par’lılara hayatı cehennem etmişlerdi.
Geçtiğimiz hafta açıkladığı, “KCK sözleşmesinin” birebir kopyası olan “öz yönetim bildirgesi” ile hendek kazan PKK’lılara açık destek veren Hatip Dicle o günlerde Abdullah Öcalan’ın selamını kuşanıp hendek kazan gençlerin karşısına çıkmış ve “Bundan sonra yüzler örtülmeyecek, molotoflar atılmayacak, kepenkler kapatılmayacak, net olarak bunun arkasında durulması lazımdır. Bu karar ciddi bir şekilde takip edilmelidir, bunun dışına çıkan veya bu kararı ihlal eden, güçler, yapılar, provokatörler kimse bunlar teşhir edilmelidir” sözleriyle hendek işinin karşısında olduklarını ifade etmişti.
Son olarak Demirtaş “öz yönetim” ile Başkanlık sitemini aynı teraziye çıkarmak gibi algı operasyonlarıyla meşgulken Hatip Dicle, Suriye endeksli kaos yaratma stratejilerinin hangi amaca matuf olduğunu açık etti ve “Türkiye’nin bir NATO üyesi olma gerçeğini göz ardı etmemek gerekir... eğer bir NATO devletinde bir iç savaş çıkar ve buna engel olamaz ise, NATO buna müdahale eder” diyerek daha önce de FETÖ’nün yayın organlarında mevzu edildiği üzere NATO’ya müdahale çağrısı yaptı.
Arada Altan Tan gibi “PKK’nin, YDG-H’nin savaşı şehir merkezlerine taşıması, demokratik özerkliği sadece öz savunma ve hendeğe indirgeyen davranışı yanlıştı. Halk buna ilk günden tepki verdi. Ancak bu yanlışta ısrar edildi.” gibi açıklamalar yapan kifayetsiz HDP’li vekilleri de zaten Kandil susturdu.
Çözüm Süreci’nde İmralı heyetinin daimi üyesi olan Sırrı Süreyya Önder gibi bir ismin bile yaşam alanlarına hendek kazarak, sivil halkı canlı kalkana dönüştürerek, bombalı tuzaklarla evleri, mahalleri muhasara altına alarak öz yönetim ilan etmeyi savunma noktasına gelmesi; silahların gölgesinde ne hasbiliğin ne de zekanın var kalabildiğini göstermesi bakımından iç burkucu.
Sırrı Süreyya Önder son röportajında “Hendekler kapansın çağrısı yapabiliriz, ama halkta karşılığı olmaz” diyor.
Hendeklerle uygulanmaya çalışılan öz yönetim saçmalığına halkın inanmadığını, ayaklanma çağrılarına pirim vermediğini görmüyor olması mümkün değil.
Duran Kalkan bile fark etmiş de Sırrı Süreyya mı fark etmiyor?
2014’te, “İstanbul’da halkın otobüsünü yakmanın, Kürt şehirlerinde dükkanların camlarını indirmenin, kepenkleri kapattırmanın devrime ve devrimci harekete ne faydası var? Bunların inşa ve direniş döneminin eylem çizgisi olması mümkün mü? Bunlar Hareketin kitle ilişkilerine zarar vermiyor mu?” diyen Duran Kalkan 1,5 yıl önce hareketin kitle ilişkilerine zarar veriyor diyerek tasvip etmediği ne varsa bugün parmak sallayarak savunuyor ama daha önemlisi hendeklerin halkta bir karşılığı olmadığını şu sözlerde itiraf ediyor: “Nasıl duruyor ben anlamıyorum, Sur böyleyken, Cizre böyle saldırı altındayken Batman gençliği nasıl böyle eylemsiz duruyor? Viranşehir, Urfa gençliği nasıl duruyor öyle? Dersim’deki gençler nasıl aktif eylem yapamıyorlar? Bu kabul edilebilir bir durum değil”
Önceki gün Star gazetesinden Kemal Gümüş’ün haberinde yer alan Ahmet Türk ve Sırrı Sakık’ın YDGH’lilere tepkisi neyin nesi o zaman? Batman belediyesi neden eylemlere destek vermiyor? Ahmet Türk, kapısına gelen YDGH’lileri “Hendekleri, halkımızın bahçesine kazıyoruz, bomba döşeyip patlatıyoruz, bunun halkımızdan başka kimseye zararı yok” diyerek neden geri çeviriyor?
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Hatip Dicle, Sırrı Süreyya... Söyleyin neden?