Hafta içinde yazdığım yazılarda, araya çok önemli bir gündem girmez ise, pazartesi günleri bir ekonomi konusunu, cuma günleri de anayasa sürecini işlemek istiyorum.
Bugün Cuma ve konum yine anayasa ama tıkanan sürecin neresini işlemek gerekiyor, tam çıkaramıyorum; CHP milletvekili Prof. Birgül Ayman Güler’in çıkışı, bu çıkışı Prof. Süheyl Batum ve arkadaşlarının açıktan desteklemeleri, mesela Anayasa’nın 66. Maddesi üzerinde, AK Parti ile CHP arasında bir uzlaşma yaşanamayacağını ortaya koydu, MHP’den zaten hiç bahsetmiyorum bile.
Sayın Ayman Güler’in kimileri tarafından zamansız ve anlamsız bulunan çıkışı ise benim açımdan çok anlamlı idi ve kanaatimce 66. Madde gibi anayasa sürecinin en anahtar maddesinde uzlaşı olamayacağını göstermek için yapıldı ve böylece de iyi oldu, taşlar yerli yerine oturdu.
Sayın Güler yaptığı basın toplantısında “anayasal vatandaşlık” kavramına açıktan cephe alarak hem ipleri kopardı, hem de en basit bir hukuki konuda bile CHP’nin tavrını belirleyerek başka anahtar maddelerde de, mesela 117, mesela 118, mesela dibace, olacak olanların sinyalini verdi.
Bu koşullarda TBMM’den geniş bir uzlaşı temelli bir yeni ve sivil anayasa çıkmayacağı belli olmuş oldu; belki de zaten en başından beri de belli idi.
Bu aşamada ne yapmak lazım?
Durumu kabullenip, Kenan Paşa Anayasası ile bir otuz sene daha idare edelim demek herhalde mümkün değil, bırakın mümkün olmayı çok çirkin; kelimeleri çiğnemeden yazıyorum, bu Anayasa ile yönetildiğimiz her gün Türkiye için bir utanç günüdür.
Bu anayasa ile ne sürdürülebilir bir büyüme mümkündür, 25 bin dolar hedefi hayaldir, ne de AB hedefi gerçekleşebilir; bu Anayasa ile AB bizi tam üye almaya kalksa, ben o AB’yi bir vatandaş olarak istemem doğrusu.
Sürecin bu aşamasında AK Parti’ye büyük bir görev, misyon düşüyor; bir tür ateşle imtihan.
AK Parti’nin elinde, muhtemelen, en azından bir adet anayasa taslağı mevcut; aklıma gelen ilk örnek Prof. Ergun Özbudun başkanlığındaki grubun hazırladığı taslak.
AK Parti’nin TBMM’de sahip olduğu çoğunluk bir taslağı, referanduma götürebilmek için bile, yeterli değil; zaten, çok kapsamlı bir değişikliğin, anayasal çoğunluk izin verse bile, referanduma götürülmesinde meşruiyet açısından fayda var.
Böylece, AK Parti’nin oluşturacağı, şayet oluşturur ise, gerçekten sivil, evrensel hukuk temelli bir taslağın referanduma götürülebilmesi için on-on beş oyluk bir dış desteğe ihtiyaç var.
Bu desteğin MHP olması mümkün değil, zaten olmamasında kürt sorununun makul bir çözümü için gerek de var.
AK Parti bu küçük ama çok anlamlı desteği BDP’den alabilir, CHP içinde bulunduğuna hiç kuşku duymadığım sağduyulu bir kesimden de alabilir.
AK Parti’nin yeni anayasa taslağını referandum sürecine kadar taşıyabilmesinde CHP içinden bir desteğin yeni Anayasa’nın meşruiyeti için de büyük önemi olabilir.
Nihai meşruiyet damgasını da zaten referandumda seçmenler, vatandaşlar vuracaktır yeni Anayasa’ya.
Yeni bir Anayasa’nın gerekliliği sadece Türkiye’nin orta ve uzun vadeli refahı, mutluluğu için değil, çok kısa vadede, mevcut siyasal kadroların, buna tüm partiler dahil, siyasal meşruiyeti için de gerekli.
Bu TBMM yeni bir anayasa yapamaz ise temenni etmem ama kaderi Türkiye’yi 3 Kasım 2002 seçimlerine taşıyan kadrolar gibi olabilir, büyük bir tasfiye gündeme gelebilir.
AK Parti, TBMM içinde makul ve küçük bir ittifak arayışı ile yeni Anayasayı referanduma hemen taşımalıdır.
TBMM dışında ise hedef 12 Eylül 2010 referandumu koalisyonunu genişleterek yeniden devreye sokmak olmalıdır.
twitter.com/KarakasEser