Şenol Güneş, kimin eline kalem versen BJK’ın bu ilk onbirini kâğıda yazardı. Teknik Direktör Vitor Pereira, Nani’nin yerine Alper’i seçmişti. Doğru da yapmıştı. Alper ile Volkan Şen iki kenarı çok iyi kullandılar. Hem topu çabuk değerlendirdiler hem rakiplerinin çıkışlarını önlediler.
Fenerbahçe baskılı oyunu iyi uyguluyor, aralara iyi kaçıyor, kenarlardan iyi bindiriyordu. Beşiktaş, pas oyununu seçmişti, yola çok pasla çıkıyordu. FB oyununu hemen kabul ettirdi BJK’a. Çünkü daha tempoluydu. Kimse topla oyalanmıyor, herkes iyi pas yapıyor, top kaybetmiyordu. Kontrole girmiyordu.
BJK tersine. Topla oyalanınca FB’nin baskısında çok top kaybına uğradı. Baskı altında, istediği uzun topları yerine atamadı. Böyle olunca Beşiktaş’ın en güvendiği hücum gücü devreye giremedi. İlk yarıda bir kere Quaresma’yı kaleci Volkan ile karşı karşıya bıraktılar, onda da o usta ayak topu dışarı vurdu! FB, BJK’ın öne yavaş çıkışı değerlendirip savunmada çoğalmayı başardı; ama BJK geri dönüşlerde o denli çabuk olamadı ve pozisyonları bu nedenle verdi.
FB hem oynadı hem BJK’ı oynatmamayı başardı; BJK, ne gücünü gösterecek kadar oynayabildi ne FB’nin iştahını kıracak, becerilerini önleyecek tepkiyi koyabildi.
İkinci yarıya FB hız keserek başlayınca BJK’ın topu tutan oyun ilkesi 15 dakika kadar iş yaptı. İlk yarıda 2 şutu olan takım 15 dakikada 6 kez kaleyi hedef aldı. Özellikle 2 pozisyonda Volkan gol izni vermedi. FB tempo düşürdü, öne çıkışlarını yavaşlattı ama savunma yapısında gevşeme, düşme olmadı.
BJK ikinci yarı başında kurduğu baskıyı sürdüremedi. Oyunu bu kez yorulmuş rakibinin ilkelerine uyarak sürdürdü. Biraz da istediğini yapamamanın güven kırıklığını yaşamaya başladı. Ve savunmayı boşlayıp, acemice hatalarla ikinci golü yediler. Gomez’in son anda kaçırdığı gol çok can sıkıcıydı. Çünkü bu, ileride çok büyük bir değer olabilecek yarıştaki ikili averajı da rakibine vermekti.