Çözüm süreci meyve vermeye devam ediyor. İlk ve en önemli semeresi karşılıklı ölümlerin sona ermesi, anaların en azından feryat etmediği bir vasata kavuşulmasıydı. Bir buçuk yıl oldu, şehit cenazesi gelmiyor ve yine bu sayede evlatları dağa kaçırılmış ya da gitmiş Kürt anneler “yetti artık evlatlarımızı geri verin” diyebiliyor.
Bu o kadar değerli bir şey ki...
Bu barışın-çözümün, elimizdeki en güçlü sigortası. Bu sigortayı bozdurmaya kimse cüret edemeyecek.
Geçtiğimiz hafta Meclis gündemine gelen yasa paketi ise çözümün en önemli ikinci sigortasıdır. Çözüm artık resmen bir devlet politikasıdır. Meclis’in uhdesindedir. Yolun bundan sonrası, siyasi partilerin hep beraber atacakları adımlarla örülecektir.
CHP, Meclis’teki ilgili komisyona üye göndermediği halde, süreci ilgilendiren konuların konuşulduğu komisyonlarda Kürt milletvekilleri bile arazi olduğu halde, kamuoyu önünde süreçten dışlandığı edebiyatı yapabiliyordu. AYM’ye bireysel başvuru hakkı tanınan referandumdaki hayır ve boykot tavrı sergileyen CHP ve BDP bir tutam tuzları olmayan aşın başına oturduklarında yüzleri hiç kızarmadı.
Ama olsun, önümüze gelen bu aş “barış aşı” ve o kadar lezzetli ki bir süre sonra MHP bile bu aşa kaşık sallamaktan alıkoyamayacak kendini.
***
Şimdilerde ise yasa paketle ilgili fecaat açıklamalarda bulunuyorlar. Lezzetine doyamayacakları aşa -tıpkı referandumda olduğu gibi- murdar diyorlar.
“Promosyon yasa bu”, “örgütü meşrulaştırıyor” diyenler zaten 90’ların kafasıyla bakıyor meseleye.
Onların önerdikleri yöntemlerle Kürt sorunu terör sorununa dönüştü ve bu, Kürt sorununun siyasetin imkânlarıyla çözülmesinin önündeki en büyük engel oldu. Bedeli 30 yılımız ve 40 bin insanımız oldu.
Hâlâ aynı kafa ile konuşanların Türkiye’nin geleceğinde yeri olmayacak.
Kişisel hırsı basiretini ferasetini bağlayan isimler ise “Hükümet Kürt sorununu değil PKK sorununu çözmek istiyor, cumhurbaşkanlığı seçimini atlatmak için manevra yapıyor, 7-17 madde ne yapacaksa yapsın ortaya koysun” diyor. Ya
Meclis gündemine vâkıf değiller zira konumuz zaten 6 maddelik yasa teklifi ya da işte o dediğim şey; bazen insanın gözünü hırs bürüyor ve akıl devreden çıkıyor.
***
Yasa teklifinin adına takılanlara da şunu demek isterim, tıpkı “Kürt açılımına” Milli Birlik ve Beraberlik Projesi denilmesi gibi, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ismi de gayet isabetlidir zira bu süreç Türkiye’nin bir bütün olarak yeniden millet olma azminin bir neticesidir.
Ayrıca “AK Parti artık tek başına bu sürecin risklerini taşımak istemiyor” eleştirisi de barışa ve umuda silah sıkma niyeti taşımasa bile iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Bu güne kadar AK Parti bu riski tek başına göğüslediyse ve bu şekilde çözüm sürecini bir yerden bir yere getirdiyse, muhalefet partileri buyursunlar, bir ucundan da onlar tutsunlar. Hem siyaset yapmak için iyi bir fırsat.
Tabi bu, çatıların altına saklanmaya benzemez, hamaset de kaldırmaz.
I. ve II. cumhuriyetin ürettiği en önemli sorunun çözümünün eşiğindeyiz. Bu tarihi eşiğin geçilmesinde muhalefetin de katkısı olmalı.
Ayrıca AK Parti ila nihaye iktidarda olmayacak, siyasetin tabiatına aykırı bu. Ama Kürt sorununun ve terörün son bulduğu bir Türkiye bırakacak bize. Yarınlarımızı yönetecek siyasi iktidarların hayırla yadedecekleri bir iş bu.
***
Hükümet nicedir üzerinde çalıştığı hayırlı bir işi Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Meclis’e getirdi. Bu velev ki AK Parti’nin BDP-HDP’nin oylarına talip olduğunu gösteriyor! Ne var bunda?
İyi siyaset bu işte; memleketin hayrına olan, nicedir üzerinde çalıştığın ve zaten er ya da geç yapacağın bir işi kendin için de siyasi avantaj yaratacak bir zamanda hayata geçirmek...
Helal olsun valla!
Ama muhalefetin çırpınışlarının sebebi başka; şimdi çatı aday da mevcut yasa teklifiyle ilgili görüş beyan etmek durumunda kalacak. Keza MHP ve CHP de...
“Promosyon yasa, rüşvet bu” demek kolay. İçeriğine ne diyorsun, evet mi hayır mı?
Top muhalefette. Bakalım taca mı atacak, sahada mı kalacak?