Krasiç’in Fenerbahçe’ye maliyeti, 1461 Trabzon’dan bir misli fazla zannediyorum. Fener, grup lideri olarak bu maçı kazansam ne olur, kazanmasam ne olur havasıyla bu rakibinin karşısına çıkmış. Kalesinde Serkan olmasaydı, 1 değil, 2 değil belki de 3-4 gol daha olurdu.
Maçın hemen başında Salih’in Barış’ı ceza sahası içinde düşürmesi bana göre penaltıydı. Ayrıca, 1461’in iki topunun da direkten dönmesi, Fenerbahçe’nin şanslı olduğunun göstergesiydi.
Sevgili kardeşim Sadri Şener; Allah aşkına dünyanın paralarını verip dışarıdan oyuncu filan almasın. Trabzon özüne dönsün. Şu ikinci takımın 3-5 oyuncusunu kadrosuna dahil etsin. Vallahi de billahi de şu anki kadrodan daha iyi verim alır!
Fenerbahçe’de Caner’in istekli, arzulu futbolunu alkışlıyorum. Attığı golle de futbolunu taçlandırdığını söylemek istiyorum. Mustafa Tiryaki, maçın eşitleyen golü atarken, Mehmet Topal’ın da hatasını gözardı edemem. Selçuk’un kafa golü, Fener’i bir kez daha öne geçirirken, Krasiç’in oynamaya oynamaya futbol adına yeteneklerini sergileyemez hale geldiğini de gözlemledik.
1461 Trabzon’u takım halinde alkışlıyorum. Özellikle Mustafa, Barış, Göksu ve Yusuf’un performanslarına helal olsun diyorum. Yusuf’un golünde ise bu kadar akıllı bir vuruşa, ancak beynelmilel futbolcuların yakıştığını söylemek isterim.
Fenerbahçe, takım halinde savunma yapmasını beceremedi. Mehmet Topal, Selçuk, Fenerbahçe’de hala bir yerlere geldi mi gelmedi mi diye kafamın içinde tartışıyorum. Mehmet Topal gibi deneyimli bir futbolcunun bal yapmayan arı gibi görmekten sıkıldığımı da söylemek istiyorum.
Jebrin’in 3. Trabzon golüne de ayrıca alkış tutuyorum.
Bu arada, son nokta...
UEFA’nın verdiği ceza... Fenerbahçeli geçinen belirli bir toplumun, takıma ne kadar zarar verdiğini bir kez daha gördük.
UEFA Fener’e zaten şaşı bakıyor, bu taraftar da Fenerbahçe’ye kör bakıyor. Böyle taraftarlık varsa, olmaz olsun! Böyle bir Fenerbahçelilik anlayışına yuh diyorum ve yazımı noktalıyorum.