Maç başlamadan önce herkes kadroyu eleştiriyordu. Semih sağ bek oynar mı? Sabri sol kanada gönderilir mi? Nedense bu ülkede herkes, hocadan daha iyi biliyor futbolu. Mancini aynı kadroyu Eskişehir maçında da sahaya sürmüştü. Kadronun bir amacı var. Maçı soğutmak, savunmayı sağlam tutmak, orta sahanın geri dörtlüye yardım etmesini sağlamak ve kontratakla gol aramak.
Lucescu Galatasaray’ın teknik direktörü olsaydı aynen böyle oynatırdı takımı. Mancini ile Lucescu arasında pek bir fark yok. İkisi de şov futbolunu sevmiyor. Yani ikisinin de futboldan anlayışı aynı: “1-0 olsun bizim olsun”.
İlk yarı düşük tempoda sanki iki takım da beraberliğe razıymış gibi geçti. Ancak maçın 2. yarısında önce Sneijder sahne aldı. Sağdan gelen topa durdurmadan o kadar güzel vurdu ki, kalecinin yapabileceği bir şey yoktu. G.Saray’ın 2.golü Selçuk’tan geldi. Drogba transferiyle birlikte duran toplara vurması neredeyse yasaklanan Selçuk “Takımda en güzel frikiği ben atarım” dedi ve Galatasaray’ı 2-0 öne geçirdi.
Bunun hemen ardından Telles’in yaptığı gereksiz bir hareket var ki, onun gençliğine ve tecrübesizliğine vermek gerek. Kazanılan penaltıyı Olcan gole çevirdi ve skor 2-1’e geldi.
Trabzonspor golle birlikte Galatasaray kalesine inmeye başladı. Bu arada iki de gol pozisyonu yakaladı. Ancak bunlardan yararlanamadı. Hamit ile Umut Bulut’u oyuna alan Mancini ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi. Gençlerbirliği’ne geçtiğimiz haftalarda 3. golü atan Umut Bulut, bu kez de Trabzonspor’a Galatasaray’ın 3. golünü attı.
G.Saray, Mancini’nin gelmesiyle birlikte futbolunu değiştirmeye başladı. Son haftalarda da bu futbolun sonucunu görüyoruz. Aslan gol yese bile 2. yarıda yapılan değişikliklerle oyunu çevirebiliyor ve üç puanı hanesine yazdırıyor. Sanırım bu maçtan sonra taraftarların uzun bir süredir tartıştığı “Mancini kalsın mı gitsin mi?” sorusu da yanıt bulmuştur.