Cuma yazısına bu başlıkla başlamış; mühim gelişme olur diye bu yazıya bırakmıştık; ki oldu: İsrail, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast düzenledi.
Uzun bir süre medya kanallarına düşen bu haber şüpheyle karşılansa da Hizbullah tarafından 'ulaşamıyoruz' haberi geldiği anda dolaylı olarak dolaylanmış oldu aslında öldüğü haberi.
Peki bundan sonra ne olacak?
Gelin önce bugüne nasıl gelindi bakalım.
Son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim: İsrail, kademeki olarak temel hedefini gerçekleştirmeye yönelik stratejik hamlelerini yapıyor.
Nedir o 'temel hedef' deyince de o hepimizi karantina ile evlere hapseden COVID-19 salgınının hemen öncesinde, Mart ayında Tel Aviv'deki ABD, Rusya ve İsrail arasındaki toplantıya ve orada varılan 'mutabakata' bakmamız gerekiyor: Lübnan, Suriye ve Irak'taki 'İran'ın etkisinin' çıkartılması karşılığında Suriye'nin kuzeyinin Rusya'ya bırakılmasında 'uzlaştılar'. Ve o 'ikonik' görüntülerle ABD, neredeyse mühimmatlarını bile bırakarak 'mevzilerini' Rusya'ya bıraktı.
İşte bu 'mutabakat' Biden'ın başkanlık kampanyasıyla 'çatırdama'ya başladı ve 2020 Kasım ayında Amerikan başkanı seçilince Biden iktidarı 'mutabakattan' çekildi ve taraflar mutabakatın çöktüğünü ilan etti.
ABD için artık yeni ve öncelikli bir 'tehdit' tanımı vardı: Trump döneminin İsrail ile ilişkilerin çok ileri, başkentin Kudüs'e taşınmasına kadar varan 'İran'ın çevrelenmesi siyaseti yerini ABD Başkanı Joe Biden'ın ağzından Rusya, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın ağzından Çin merkezli, bu iki ülkenin 'çevrelenmesi'ne dayalı bir siyasete evrildi. Hatta Blinken, Çin muhatabı ile toplantıda iken herkesin gözü önünde canlı yayında muhataplarına karşı 'hasmani' ifadeleri kullanmıştı.
İşte o günden bugüne, Orta Doğu'da değişen paradigmanın yansımalarını yaşıyoruz. Rusya İsrail aracılığı ile her ne kadar 'masanın tekrar kurulması' için ABD'ye çağrıda bulunsa da ABD İran ile P5+1 müzakerelerine dolaylı olarak katılarak bu siyasetini yürürlüğe koymaya başladı.
Yani kartlar yeniden dağıtılmaya başlandı ve taşlar yerinden çok keskin şekilde oynamaya başladı Orta Doğu coğrafyasında.
Değişmeyen tek bir şey vardı: İsrail'in İran'ın etkisini bu ülkelerden çıkarmak. İşte bu hedefini gerçekleştirmek için bu kez önce bölge ülkeleri ile anlaşmazlıklarını çözme yönünde İbrahim Anlaşmaları imzaladı; sonra da Türkiye ve sonra Çin ABD için film orda koptu. Gazze önündeki enerji rezervlerinin arama-çıkartılmasında İngiltere ile anlaşmanın 2024'te bitmesiyle Çin'e verilmesi tansiyonu iyice artırdı. 7 Ekim ile başlayan süreç, bu ikisinin kesişim kümesini oluşturuyor. Çünkü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Eylül 2023'te yani 7 Ekim süreci başlamadan 10 gün önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda elinde üzerinde 'Yeni Orta Doğu' ifadesinin yer aldığı bir harita ile yaptığı konuşmada aslında anlattı olacakları: Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Hattı bir 'bliss' yani 'lütuf' ifadesi ile duyuruluyordu ve İsrail, o güzergahı 'güvenlikli hale getirme' adımlarını tek tek atmaya başladı: İran'ın Lübnan, Suriye ve Irak'taki etkisini çıkarmaya yönelik olarak İran destekli paramiliter gruplara yönelik bu ülkelerde birbiri peşi sıra 'operasyonlar' yapılmaya başladı.
Herkes kara harekatı temelli bir 'bölgesel savaş' konuşurken İsrail, 'stratejik nokta atışı operasyonlar' yaptı. aşırı şiddetle yeni teknik ve teknolojilerle. Netanyahu başbakanlığındaki aşırılıkçı partilerin koalisyonu yapabilirdi böylesini.
İran Devrim Muhafızları'ndan Kasım Süleymani ile başladı; Hamas'ta İsmail Haniyeh ve en son da Hizbullah'tan Hasan Nasrallah suikastine vardı.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Haniyeh'nin İran yeni Cumhurbaşkanı Peşezkiyan'ın töreni için gittiği İran'da suikastle öldürülmesi akla öldürülen Muhammed El-Deif'in isminin üstünü çizerken çekilen fotoğrafını yayınlamasını getirdi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'le görüşmesinde üzerinde fotoğraf ve isimlerin olduğu bir görsele 'çarpı' işareti koyarak verdiği fotoğraf aslında bu her şeyi anlatan 'ikonik' bir görüntü idi.