İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dün Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı yöntem akıllara bir sürü sorunun üşüşmesine yol açtı.
Başsavcılığın gerekçeleri arasında yer alan ‘02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğu’ haricindekilerin inandırıcılığı da soruşturmanın maksadı hakkındaki kuşkuları artıyor!
Hoş, seçim kararıyla ilgili gerekçe de baskın ve gözaltı muamelesine ne kadar meşruiyet kazandırır orası da soruşturma maksadının şüphelerini artırıcı mahiyette!
***
Cumhuriyet, yayınlarıyla bana yüz seksen derece ters bir gazete.
Düşüncelerimiz, ideallerimiz ve hayat tarzımız taban tabana zıt.
Belki demokrasi kavramında yakınlaşabiliriz diye düşünülebilir ama onların laiklik takıntısı demokrasi anlayışına da gölge düşürdüğü için bir yakınlık söz konusu değil.
Fakat ne hasım olarak görürüm ne de düşman. Aynı ülkenin vatandaşları olarak birlikte yaşama bilincinin gereğine inanırım.
Hiçbir haksızlığa rıza göstermediğim gibi onlara yapılacak haksızlığı da karşı çıkarım.
***
Evet Cumhuriyet, bana ters olduğu gibi içinde bulunduğum camiaya da yüz seksen derece ters bir gazetedir.
Ben Tayyip beyin cumhurbaşkanı, Binali beyin başbakan olduğu ülkede kendimi ne kadar mutlu hissediyorsam, onlar da o kadar mutsuzluk içindeler.
Cumhurbaşkanına ve iktidara karşı takındıkları hırçınlık ve tahammülsüzlük, aslında kutuplaştırıcı ve ötekileştirici bir tavır!
***
Cumhuriyet gazetesi cumhurbaşkanına ve temsil ettiği düşünceye muhalefette ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ fahvasında hareket ederek zaman zaman FETÖ ve PKK konusunda haddi aşan yayınlar yapıyor. Sırf iktidarı zora düşürmek için devlet sırrı sayılacak konularda bile pervasızlık gösterebiliyor.
Bu bağlamda CHP’nin yayın organı sayılır desek abartmış olmayız.
CHP, iktidarın din istismarcısı D..Ş terör örgütüne destek olduğunu iddia etmiş Cumhuriyet bu istikamette yayınlar yapmış hâlâ da yapmakta. En son CHP lideri iktidarın PKK’ye yardım ettiğini de söylemekten çekinmedi.
Hükümeti yıpratmak için ellerinden geleni arkalarına koymadılar.
Bu arada 15 Temmuz sonrası Cumhuriyet, FETÖ’yü desteklediği için değil ama iktidarı yıpratmak için FETÖ yanlısı sayılacak yayınlar yaptı/yapıyor.
Hepimiz biliyoruz ki Cumhuriyet Gazetesi FETÖ’cü değildir/olamaz.
Zaten savcılık ta ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ cümlesiyle bu gerçeğe parmak basmış.
***
Savcılığın Cumhuriyet gazetesi hakkında başlattığı soruşturma, gözaltılar ve ev aramalarının zamanlamasına bakınca, bu tasarruftan Cumhuriyet Gazetesi’nin zarar görmeyeceğini aksine itibar kazanacağını ama hem iktidar partisinin hem cumhurbaşkanının yara alacağını görmemek için bu dünyada yaşamıyor olmak gerekir.
Dış dünyada ve uluslararası camiada Türkiye’yi frenlemek için bahane arayanlar terör örgütüne üyelikten tutuklanan Diyarbakır Belediye Başkanı’na bile sahip çıkarken terör örgütüne üye olmadığı açıklanan bir medya kuruluşuna yapılan baskını nasıl izah edeceğiz!
Yeni anayasa hazırlıkları sürerken, başkanlık konusunda belli bir aşamaya gelmişken medyaya baskı uygulandığı propagandasına yol açan bu tasarrufu nasıl açıklayacağız?
Türkiye hasımlarına kendi elimizle tepe tepe kullanacakları bir malzeme vermiş olmuyor muyuz?
Hâsıl-ı kelam, savcılığın bu uygulaması Cumhuriyet Gazetesi’ne itibar kazandıran ve iktidarı zora sokan bir tasarruf olmuştur!