Prof.Mehmet Görmez Hoca, kadınlara verdiği değerle bilinir. Gerek akademi gerekse bürokrasi ve hizmette sağladığı öncelik ve kolaylaştırıcılıklar sayesinde, pek çok din adamına, üniversite hocasına nasip olmamış bir kadın desteği, duası kuşatmıştır kendisini. ‘’O kapıdan girdiğinde, Nisa Suresini hatırlarım ben’’ diyen öğrencileri vardır.
Eşi Dr. Hatice Görmez Hanımın İslam Tarihinde kadın izlerini araştıran tavrı da etkindir sanırım, bizlerin Görmez ailesini sevmemizde. Hz.Aişe ile ilgili kitabımı yazarken çokça istifade ettiğim ‘’Hz.Aişe’nin Tefsir Rivayetleri’’ adlı yüksek lisans tezi, Hatice Hanımın dirayetli kalemiyle hepimize yol açıcı bir eserdir sözgelimi... Görmez çiftini sadece akademi ve düşünce dünyasında seyretmek değil, hayatın içindeki ritimleriyle de örnek almak mümkündür... Hayatlarında her şey ölçülü ve temizdir, şaşaadan uzak, debdebeden beri, sofraları kapıları öğrencilerine dostlarına olduğu kadar yoksula, yetime, muhtaçlara açık kişilerdir... Ve hitabet; onları bağırıp çağırırken hiç müşahede etmemişim mesela, konuşmaları gayet kibar, bakışları bile sevecen, selam ehli kimselerdir...
***
Bir gün gözleri uzaklara dalmış bir vaziyette; ‘’Özlüyorum... Özlüyorum... Özlüyorum’’ deyince Hz.Peygamber(s)... Yanındaki sahabeleri derhal sormuşlar; ‘’Neyi özlüyorsunuz Ya Resulullah?’’ Resulullah(ss) cevap vermiş: ‘’Bir gün Hadramevt’ten devesine binerek Hac ibadetini yapmak üzere yola çıkan bir kadının ibadetini eda ettikten sonra eman içinde evine geri dönebileceği günleri özlüyorum’’...
Prof.Mehmet Görmez, Vuslat Platformundaki konuşmasına yukarıdaki anlatıyla giriş yaptı. Üstad Kettani’nin ‘’Hz.Peygamber’in Yönetimi’’ adıyla dilimize çevrilmiş ‘Et-Teratibu’l İdariyye’’ adlı eserine de atıf yaparak, İslam toplumlarının ve aslında tüm insanlığın ihtiyacı olan adalet, meşveret ve merhamet kavramlarını yeniden düşünmeye davet etti bizleri...
1. Konusu aslen bütün insanlık olan Adaletin, bugünün dünyasında çerçevesi vatandaşlıkla çizilmiş daraltılmış, ülkeler içi normativzmden ibaretleşen bir kısıtlılığı yaşadığının altını çizdi... ‘’Adaleti ötekiler için de isteyebilmeliyiz’’ dedi. ‘’Kimdir Müslüman için öteki?’’ diye sordu hepimize. Genelde öteki’yi ‘’Müslüman olmayan kişi’’olarak düşünürüz. ‘’ İmam Azam için, zalim olandır ‘’öteki’’ dedi. Gerek kendi içimizde gerekse dünyaya bakışımızda iman/küfür diyalektiğinden bakma yatkınlığımız olduğunu, bu yatkınlığı zulüm/adalet diyalektiği üzerinden tetkik etmek gerektiğini dile getirdi. İmam Azam’ın bu teklifinin Osmanlı ve Endülüs geleneklerini kurduğunu söyledi...
2. Meşveret; yani istişare etmek, ehil kişilere danışmak gibi genel bir anlamı olan bu kavramın güncellenmesi hakkındaydı diğer teklifi Prof.Görmez’in. Meşveret’in başlangıçta bir karar organıyken, Sultanlar zamanında değişen sosyolojiyle birlikte danışma vasfının öne çıkartıldığını anlattı.
3. Merhamet... ‘’İnsanlığın bugün bir merhamet sözleşmesine ihtiyacı vardır’’ dedi Görmez. Kainatı Rahman vasfıyla idare eden Rabbimizin sevk sanatına odaklanmayı ve ilham almayı öğütledi bizlere...Adalet; yapılan kötülüğe misliyle cevap verilmesiyken, ihsan affetmektir dedi. Devlette adalet, kardeşler arasında, ailede ihsan esastır dedi...
***
Hüzün, Görmez çiftinin simasında gülümsedikleri anlarda bile hiç eksik olmayan bir ritimdir. Yaşatılanların onları çok üzdüğünü biliyorum. Lakin Mehmet Beyin bir sevinç hatırası olarak anlattıkları da vardı;Çankırı’daki bir caminin duvarında hayretle okuduğu şu kalem işi mesela:
‘’Kalbin semasına doğan ilk ışık hikmet yıldızıdır. Sonra ilim ayıdır. Sonra marifet güneşidir. Hikmet yıldızının ışığında eşyanın hakikatini müşahede edersiniz. İlim ışığında mana alemini, marifet güneşindeyse kainatın halıki Hz.Mevla’yı müşahede edersiniz...’’
Kastamonu’nun Kengırı kazasındaki bir caminin duvarına bu yüksek şiiri yazdıran Osmanlı Medeniyetinden, bugünün linç ve tezvirata dayalı kötücül diline nasıl geldik biz?