Önümde bir fotoğraf duruyor.
İbretle bakıyorum.
Fotoğrafta kimler mi var?
Hani şu masaların üstünde uçarken yere düşüp orasını burasını kırdıran HDP Grup Başkanvekili ile Diyarbakır’ın HDP’li kadın vekillerinden iki tanesi.
Bir de Sur’un yiğit ama yoksul Kürt insanları.
Evleri başlarına yıkılmış, işyerleri tarumar edilmiş, çocukları nahak yere ölüme yatırılmış Diyarbakır’ın yiğit ve onurlu Kürtleri.
Karşılarında gördükleri HDP’li vekillere korkusuzca tepki gösteriyorlar.
Güçlerini sırtlarını dayadıkları eli kanlı PKK’dan alan HDP’li vekiller yüz ifadeleri derin bir şaşkınlık içeriyor.
Bugüne kadar hep yukarıdan kibirle baktıkları Kürt halkı ilk defa kendilerine yüksek sesle eleştiri getiriyor.
Beklemedikleri bir tavır bu.
PKK’nın silahlarıyla korkuttukları Kürtlerden böylesine korkusuzca bir tepki beklemedikleri için şaşkınlar.
Evet, silah zoruyla esaret altına aldıkları ve korkuttukları bir halk artık ayağa kalkıyor.
Kendilerini yüreklice sorguluyor.
Sorgulamanın ötesine geçip suçluyor.
İhanetle suçluyor.
“Hainler, burada ne işiniz var?” diye sokaklara dökülüyor.
İşte bu resim HDP’nin siyaseten bittiğinin resmidir!
Sur esnafının tepkisi tarihi bir döneme girildiğini gösteriyor.
Bilen bilir bunun tarihi önemini.
Bilmeyenler için söyleyeyim: PKK’nın silahlı hakimiyetindeki bir beldede PKK’ya ve onların basit taşeronu olarak iş tutan sözde siyasetçilere laf etmek öyle her babayiğidin harcı değildir!
Demek ki Kürtler korku duvarını aştılar.
Geçmişte Kürtler devlet korkusunu aşarak meydanlara dökülüyorlardı.
Sonra devlet korkusunun yerini PKK korkusu aldı.
Hem de çok daha acımasız türünden…
Şimdi artık PKK korkusunu da aşmış görünüyorlar.
Sur’daki tepki ilk değil.
Daha önce benzer bir tepki küçük ölçekli verilmişti Diyarbakır’da.
HDP’li bir vekil esnaf ziyaretinde devleti suçlarken oradaki Kürtler, “Burayı devlet değil, PKK yaktı, yalan söylüyorsunuz!” türünden yüreklice bir tepki koymuşlardı.
Sokaklara taşan bir tepkiydi bu…
Ama Sur’daki bu ikinci tepki daha kitlesel ve ses getiriciydi.
Öyle ki HDP’li vekilleri Kürtlerin saldırısından devletin polisleri korumak zorunda kalıyordu.
İlginç değil mi?
HDP adına hareket ettiğini söylediği halktan “ihanet” söylemi üzerine oturan kitlesel bir tepki alıyor, ama HDP’li vekilleri devlet koruyor!
Bakıyorum HDP’li heyete, hiç de kalabalık değiller!
Artık eski ilgi yok kendilerine.
Hâlâ çevrelerinde bulunanlar da korkuyorlar besbelli.
Veya umut ediyorlar.
Yarın öbür gün devlet tekrar HDP’yi muhatap alırsa işler değişir diye umut ediyorlar.
HDP’nin pompaladığı şey bu çünkü.
Tekrar müzakere süreci başlayacak diyorlar.
Terörle mücadele dönemi sona erecek diyorlar.
Hükümetten gelen kararlılık mesajları halkın HDP’ye olan desteğini en aza indirmiş durumda.
Terörle sonuna kadar mücadele edileceğinin ve tekrar eski tarz bir müzakere sürecinin asla olmayacağının devlet/hükümet düzeyinde vurgulanması hem HDP’deki çözülmeyi hızlandırıyor, hem de HDP’ye demokratik ve barışçıl çözüm için umut bağlayanları HDP’den hızla uzaklaştırıyor.
HDP siyaseten bitti.
HDP’nin Kürtler için bir şey talep etmediği gün gibi ortaya çıktı.
Sahi Kürtler için ne talep ediyorlar?
O talep ettikleri her şey bizzat Erdoğan’ın liderlik ettiği AK Parti hükümetleri döneminde karşılandı.
Kürtlerin istediği “kalıcı bir barış”tı.
AK Parti’nin ve yeni Türkiye’nin lideri olan Erdoğan, Kürt kardeşlerinin bu talebini yerine getirmek için bedenini ortaya koydu.
Ama PKK/HDP ne yaptı?
Ne yaptıkları ortada.
Gelinen aşamada görülen iki gerçeklik önemle not edilmelidir.
Bir: HDP’nin “PKK silahları sayesinde Kürt kazanımları elde edildi!” yalanı çöktü.
İki: HDP’nin PKK’nın silahları olmadan Kürtler nezdindeki gerçek siyasal gücü ortaya çıktı.
Kürtlere kan ve gözyaşından başka bir şey vermeyen PKK/HDP canibine karşı Kürtler artık yüreklerini kuşanarak meydanlara çıkıyorlar.
Hem meydanlara çıkıyorlar, hem de HDP’lileri meydanlarda yalnız bırakıyorlar.