CHP, HDP ile olan ilişkisini yıllardır; “Millet İttifakı” paravanıyla gizlemektedir. Çünkü “Anayasa çalışması yapmadık” inkarı gibi burada da; millete izah edemeyecekleri bir işbirliği yürüttükleri için gizlemektedirler.
Oysa HDP ile çok daha derin bir ittifak yürüten Kılıçdaroğlu, İYİ Parti’ye 15 adamını “ödünç” verirken; milletin cezalandırdığı HDP’ye, oylarının yüzde 10’unu “hibe” etmişti.
10 Ağustos 2014’te “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı” diye sunularak 4 milyon Türk vatandaşının oyunu alan Demirtaş, bu teveccühe; sadece iki ay sonra (6-7 Ekim 2014) Türkiye’yi savaş alanına çevirerek ve 37 kişiyi ölümüne sebep olarak cevap vermişti.
Demirtaş ve HDP’si, bu ihanetten 8 ay sonraki 7 Haziran 2015 seçimlerinde, aynı aldatmacayı tekrarlayarak, “HDP yüzde 15 ile parlamentoya girerse barış gerçek olur, PKK’ya silah bıraktıracak olan AKP değil HDP’dir. PKK’yı dağdan biz indireceğiz” demişlerdi.
Samimiyetsizlik paçalarından akmasına rağmen millet bir kere daha şans verdi ve HDP, yüzde 13,2 ile parlamentoya girdi.
Sonra ne mi oldu?..
Seçim akşamı Kandil’den gelen talimat üzerine verdikleri bütün sözleri unuttular ve kısa süre sonra Diyarbakır, Hakkari, Bitlis başta olmak üzere onlarca şehirde; “öz yönetim” adı altında “kalkışma” başlattılar.
PKK’lı katiller, “Barış süreci” adı verilen müsamaha dönemini istismar ederek; FETÖ’cü mülkî ve askerî yöneticilerin yardımıyla depoladıkları silahlarla HDP’li belediyelerin iş makinalarıyla açılan çukurlarda ölüm kustu.
Hemen sonrasındaki 1 Kasım seçimlerinde milletin, “Dürüst değilsiniz” mesajıyla oyunu 10,8’e düşürdüğü HDP; barajda boğulmaktan son anda kurtulmuştu.
Ama HDP bu mesajı almamış, seçim sonrasında da Kandil’e hizmette sınır tanımamıştı. Milletvekilinin makam aracıyla PKK’ya silah bile taşınmıştı (28 Şubat 2016). Bu durumda HDP’nin, 2018 seçimlerinde barajdan çıkması mümkün değildi.
Ama yanılmıştık… HDP TBMM’ye; oylarını artırarak girmişti.
HDP’nin 24 Haziran 2018’de aldığı yüzde 11,7 oy, 1 Kasım’daki yüzde 10,8’in üzerine yüzde 1 daha koymanın çok daha ötesinde bir artış anlamına geliyordu. Çünkü, “oy deposu” şehirlerdeki yüzde 20’lere varan kaybına rağmen bu artışı sağlamıştı. Yani doğuda Kürtlerin vermediği oyların daha fazlasını batıdan almıştı.
Peki bu nasıl olmuştu?
Çünkü HDP’nin kayıplarını CHP; cebinden telafi etmiş, bu yüzden 1 Kasım’daki yüzde 25,3 olan oyu 22,6’ya düşmüştü? CHP’nin, iktidar olup yıpranmak gibi bir derdi olmadığına göre bu düşüşün sebebi belliydi. Nitekim Kılıçdaroğlu; HDP’yi TBMM’ye “taşımakla” övünmüştü.
HDP de bu desteğin altında kalmamış, CHP; 31 Mart 2019’da İstanbul, Adana, Mersin başta olmak üzere birçok ili HDP’nin desteğiyle almıştı.
Ama HDP yöneticileri de CHP’li başkanlardan “hizmet” beklediklerini söylemeyi ihmal etmemişlerdi! Bu husus, Kandil’e hizmet ettiği için belediyeleri elinden alınan HDP için daha da önemli hale gelmişti.
Bu “hizmet”te gevşeklik olursa HDP arada bir; “Artık ilişkimizi resmileştirelim” diyerek, bunu göze alamayacak olan CHP’nin “duyarlı” kalmasını sağlıyordu.
Hülasa CHP’li belediyelerin; HDP referanslı yani PKK’lı başvurulara kayıtsız kalması mümkün değildir. Kameramanlıktan, belediye başkan yardımcılığına zıplayan ve PKK operasyonu kapsamında gözaltına alınan C.Y., devede kulak bile değildir. “AK Partilileri mi işe alacaktım” diyen başkanın belediyesi başta olmak üzere bütün CHP’li yerel yönetimlerde işten atılan onbinlerin yerine kimlerin alındığı çok iyi incelenmelidir.
Çünkü…
“PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz, PKK’lılar canımızdır” diyen Selahaddin Demirtaş’ı “kahraman” ilan edenlerin PKK’ya tavır koyması mümkün değildir.