CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ittifakında bütün umutlar HDP’nin seçim barajını aşmasına bağlı. “Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayabiliriz ama HDP barajı aşarsa Meclis’te muhalefet olarak çoğunluğu elde eder ve Erdoğan’ı Parlamentoda durdururuz” heyecanı yaşıyorlar. İktidar olmak için kurulduklarını söyleyen partilerin içler acıcısı haline bakar mısınız?
Muhalefet partilerinin, milletvekili çıkaramayacakları yerlerde HDP’ye oy vereceklerine dair telkinler giderek yoğunlaşıyor.
FOX TV’de Fatih Portakal ve Sözcü gazetesi, bu organize çalışmanın medya ayağını oluşturuyor. Sözcü’de Emin Çölaşan 1 Haziran’da köşesinde şunları yazdı: “HDP, yüzde 10 barajını geçemezse yaklaşık 50 milletvekilliğini AKP kazanmış olacak. 7 Haziran’da da öyle demiştik; Oyumuzu HDP’ye verelim, AKP’yi iktidardan düşürelim...”
Bölücülerden medet uman laikperestlerin bu perişanlığını, samimiyetsizliğini daha net kim anlatabilir ki. “Laik, Kemalist, Atatürkçü, Çağdaş” ve dahi Cumhuriyeti kurmakla övünen kitlenin bölücü terör örgütünün siyasi koluna destek çağrıları yapması, bölücülerden medet umması, sözün bittiği yerdir.
Hep söyledik; bunlar “Erdoğan gitsin isterse Türkiye parçalansın, batsın” diyenler…
Gelelim HDP oylarının 24 Haziran’ı nasıl etkileyeceğine.
Elinde 53 masumun kanı bulunan Selahattin Demirtaş’a yapılan ziyaretler, sahip çıkmalar midemi bulandırıyor. Şu Muharrem İnce’nin Afrin komutanının apoletlerini sökme hiddeti, celadeti Demirtaş karşısında nasıl da eriyor ve şefkate dönüşüyor. Edirne cezaevinde ziyarete gitmesi, dün Diyarbakır’da Demirtaş’ın evinde hanımının yaptığı çayı içmesi, 7 Haziran’da Demirtaş’a saz çaldırmanın ötesinde bir istismardır. Oy ve ikbal uğruna ne ucuz politikalar bunlar…
İyi Parti de, Saadet Partisi de nasıl da merhamet, adalet ve demokrasi adına PKK’nın siyas koluna sahipleniyor…
Milletimiz bu sırnaşıklığı elbette not etti ve 24 Haziran’da gözü dönmüş istismarcılar milletin ferasetini görecekler…
Benim 24 Haziran akşamı en çok merak ettiğim sorular şunlar:
1. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları HDP’li seçmenin duygu dünyalarını nasıl etkiledi? Terörün bitirilmesindeki devlet kararlılığının “Kürdistan” hayaline vurduğu darbeleri kabullenecekler mi?
Yoksa Başbakan Yıldırım’ın “Kürtlerin devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir” kucaklamasındaki samimiyete, eyvallah diyecekler mi?
2. Barzani’nin Batı’dan, Hıristiyan dünyasından aldığı teminatların bir işe yaramadığını, Batı’nın Kürtlere sadece kendi menfaatleri için sahip çıkar göründüklerini artık teslim edecekler mi? Suriye’de PKK’ya verilen binlerce tır silahın da Barzani’ye verilen destekten farklı olmadığını anlayabilecekler mi?
3. 15 Temmuz ihanetinin ABD tarafından FETÖ-PKK işbirliği, organizasyonu ile yapıldığını anlayıp, “sadece Türkiye’ye, milletimize güvenebiliriz” diyebilecekler mi?
4. Çukurlarda, hendeklerde PKK’nın ahlaksız, vicdansız yüzünü gösterdiğini, aile mahremiyetini hiçe saydığını, bölgenin tarihi ve kültürel değerlerine düşmanlık yaparak sadece PKK devletine alan açmaya uğraştıklarını, Müslümanlıkla hiç alakalarının bulunmadığını, din düşmanı olduklarını artık vicdanlarına kabul ettirecekler mi?
5. En önemlisi; “Bu Tayyip Erdoğan ve onun arkadaşları, geçmişin darbecileri, vesayetçileri gibi değiller. Bunlar ırk mezhep ayrımı yapmıyorlar. Bunlar Kürtlere karşı samimi insanlar. Erdoğan’a, AK Parti’ye sahip çıkmalı, yeni Türkiye’yi birbirimize inanarak, güvenerek hep birlikte kurmalıyız” diyecekler mi?
24 Haziran’ın tarihî önemi, temelde budur…