Parçası oldukları ölümcül yapının ahlaksızlıkları için bir kere bile “ayıptır, günahtır, zulümdür” demediler.
PKK Kürtlerin çocuklarını kah aileleri korkutarak, kah çocukları kandırarak dağa çıkardığında, sesleri çıkmadı.
Anneler beyaz örtüleriyle Diyarbakır Belediyesinin önünde toplandıklarında ve ağlayıp söyleyerek çocuklarını HDP’lilerden istediklerinde de çıkmadı.
Ne Selahattin Demirtaş, ne Gülten Kışanak, ne Ahmet Türk, ne Sırrı Süreyya Önder. Gıkını dahi çıkarmadı. “Siyaseti biz bunun için yapıyoruz. Oylarınızı aldık, çocuklarınızın çalınmasına izin vermeyiz. Toprağa çocuklar değil silahlar gömülsün” demediler.
Yaptıkları tek şey, gözü yaşlı kadınları belediye bahçesinden kovmak oldu.
KCK’nın talimatlarına aynen uydular. Halkın TBMM’de temsil için verdiği oyu Kandil’e, belediye imkanlarını PKK’nın çukur siyasetlerine peşkeş çektiler.
PKK kan dökerken, çaydanlıklara, beşiklere, eşiklere patlayıcı düzenekleri kurarken, HDP ve türevlerinin yaptıkları tek şey PKK terörünü perdelemekti.
PKK’yı bir kere bile lanetleyemediler. “Şiddet nereden gelirse gelsin”den öte laf edemediler. Ama kendilerinin “demokrat, barışsever, sivil” olduğunu iddia etmeye devam ettiler.
***
Hâlâ öyleler. Yargılanıp hüküm giyenler de, yargılanmakta olanlar da ne Öcalan’a selam durmaktan geri durdular, ne KCK’nın talimatlarına uymaktan.
Meclise giren HDP’liler değişti ama gelenlerin menşei de kafası da değişmedi.
Meclis’teler. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. YPG’yi özgürlük savaşçısı, Türkiye’yi işgalci ülke olarak görüyorlar, ABD’yi ise büyük kurtarıcı.
Gerçeklerden kopuk, paralel bir evrendeler. Kandil’den gelen sufleleri tekrar etmek dışında ifade ettikleri tek cümle yok.
Öyle olmasa “Öcalan tecrit altındayken barış ve müzakere etmeyiz” gibi lafları hep bir ağızdan tekrar ederler mi?
***
Şimdi de açlık grevi başlatmışlar.
HDP’li 10 vekil iki gün boyunca TBMM’de yemek yemeyecekmiş.
Sebep? 24 Haziran’da Hakkari’den seçilen ve örgüt propagandası yapmaktan tutuklu bulunan Leyla Güven’e destek vermek.
Peki. Tutuklu eski eş başkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ için yapmadıklarını ne diye Leyla Güven için yapıyor bu HDP’liler?
Çünkü Abdullah Öcalan’ın cezaevi şartlarının iyileştirilmesi için bir aydır açlık grevindeymiş Güven.
HDP kurumsal olarak bunu böyle yapamadığı için dolambaçlardan dolanarak savunuyor Öcalan’ı. Leyla Güven’i destekliyor.
HDP Genel Merkezinin resmi açıklamasından alıntılarsak “…Leyla Güven'in talebi talebimizdir” diyor.
Peki, Leyla Güven ne talep ediyor?
HDP’nin resmi açıklamasına göre “Sayın Öcalan’a karşı uygulanan tecridin son bulması ve Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözüme kavuşmasını…” talep ediyor.
***
Peh... Sanki ortada “Kürt sorunu” diye bir sorun kalmış gibi… PKK’yı ve PKK terörünü yok sayarak manipülasyon yapmanın eskimiş, rengi solmuş kamuflajına sarılıyor yine.
Ki yapabilir. HDP bu.
Asıl merak edilen, HDP ile Türkiye’de otel odalarında, kuytu köşelerde fısıldaşan, Almanya’da ise PKK destekçileriyle kameralar önünde pozlar veren CHP’nin ne yapacağı.
Seçim işbirlikleri için hayli cömert davranan ve daha önce İP’e 15 adet milletvekili, HDP’ye her evden bir oy bağışlayan CHP şimdi ne yapacak acaba?
HDP ile dayanışmak için 3-5 milletvekilini birkaç gün şekerli su içmeye zorlar mı?
HDP’nin Öcalan talebini perdelemek için, bir süredir depoda tozlanmakta olan “adalet” pankartların tozunu alıp bu kez de “PKK için adalet” diye sallar mı?
Göreceğiz.
Ha bu arada, bütün bunlar olurken -eskisiyle kıyaslanmayacak olsa da- KCK bölgede hala var. İnsanların kapıları çalıyor ve tehdit ediyor. Ya paranı, ya canını, ya çocuğunu, ya oyunu diyerek…